«Göğün açık bir duman getireceği günü bekle. (O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır. İnsanlar, "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz" derler.
Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti. Sonra ondan yüz çevirdiler ve "Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!" dediler.
Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski halinize döneceksiniz. Onları o en şiddetli yakalayışla yakalayacağımız günü hatırla. Şüphesiz biz öcümüzü alırız.» (Duhân 10-16) [24]
Duhan ile İlgili Hadisler
İbnu Mes'ud (R.A.)'un yanında oturuyorduk, o da aramızda yatmış vaziyette idi. Kendisine bir adam geldi ve: "Ey Ebû Abdurrahman! Bir kıssacı (Kinde kapıları yanında), duhan mucizesi gelerek kafirlerin nefislerini alıp götüreceğini, müminlerin ondan nezle şeklinde (çok hafif müteessir olarak) geçiştireceğini anlatıyor." dedi.
Bunun üzerine İbnu Mes'ud (R.A.) kızarak oturdu ve şunları söyledi:
"Ey insanlar Allah'tan korkun. İçinizden bir şeyler bilenler bildiklerini söylesin. Bilmeyenler de, "Allahu a'lem (Allah bilir)" desin. Zira birinizin bilmediği bir şey için "Allah bilir" demesi en büyük ilimdir.
Zira Allahu Teala Resul-i Ekrem (sav) için şöyle buyurmuştur: "Ben bu hizmetim için sizden bir ücret istemiyorum, kendiliğinden bir şey teklif edenlerden de değilim, de!" (Sad, 86).
Şüphesiz, Hz. Peygamber (sav) insanlarda bir gerileme gördüğü zaman: "Rabbim, Hz. Yusuf un yedi (senesi) gibi yedi (kıtlık) senesi ver" diye bedduada bulunmuştu. Bu beddua üzerine Mekkeli müşrikleri öyle bir kıtlık yakalamıştı ki her şeyi silip süpürmüş, açlıktan iaşelerin derilerini bile yemek zorunda kalmışlardı. Onlardan biri semaya bakınca, duman gibi bir şeyler görür olmuştu.
Bu durum karşısında, (Mekkelilerin lideri olan Ebû Süfyan) Hz. Peygamber (sav)'e müracaat ederek: "Ey Muhammed, sen Allah'a taat ve yakınlarına yardım emrederek geldin. Kavmin helak oldu. Onlar için Allah'a dua et!" dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle.
Bu can yakan bir azaptır. İnsanlar: "Rabbimiz bu azabı bizden kaldır, doğrusu artık biz inananlarız" derler. Nerede onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler "belletilmiş bir deli" demişlerdir Biz sizden azabı az süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz" (duhan, 10-15). Abdullah İbnu Mes'ud şöyle dedi:
"Haklarında: "Onları çarptıkça çarpacağımız gün intikamımızı mutlaka alırız" (duhan 16) buyrulanlardan hiç ahiret azabı kaldırılır mı?" Ayette geçen batsa (çarptıkça çarpma), Bedir Savaşı'dır.[27]
Huzeyfe bin Üseyd (R.A.)'den: Biz, (kıyamet hakkında konuşurken Resûlullah (S.A.V.) çıka geldi ve "Ne konuşuyorsunuz?" buyurdu. "Kıyametten bahsediyoruz ey Allah'ın Resûlü." dedik. "On alamet görülmedikçe kıyamet kopmaz." buyurdu. Duman ve Deccal'i bu on alâmet arasında saydılar.[28][29][30][31]
Huzeyfe (R.A.), Peygamber (S.A.V.)'den şöyle rivâyet etmişlerdir: "Duman, yeryüzünde 40 yıl kalacak."
Diğer bir rivâyette şöyle geçer: "O duman, kâfirleri tepeleyecek, müminleri ise nezleye benzer bir hastalığa dûçâr edecek." [32]
Müslim, Ebû Hureyre (R.A.)'den Resûlullah(sav)'ın söyle dediğini rivayet etmektedir: “Altı şey gelmeden önce iyi ameller yapmaya çalısın: Güneş'in batıdan dogması, Duhan, Deccal, Dâbbetü'l-Arz, Sizden birinizin başına gelecek olan şey, bütün herkesin basına gelecek olan şey...” [33][30]
Duhan Çeşitli Bakış Açıları
Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kurân tefsirinde bu duman hakkında iki ayrı tefsir rivâyet olunmaktadır. Birincisi, İbn-i Mes'ud'dan rivâyet olunduğuna göre şiddetli açlık ve kıtlık seneleridir. Çünkü çok aç olan kimseye gerek gözlerinin zayıflığından ve gerek çok kuraklık ve kıtlık senelerinde havanın fenalığından semâ (gökyüzü), dumanlı görünür. Bir de Araplar, gelmesi çok muhtemel olan bir şerre "Duhân" derler. Nitekim "dumanlı hava" deyimini biz de kullanırız. İslam Tarihi'nde şöyle bir anekdot vardır:
Kureyş, Resûlullah (S.A.V.)'a isyanda ileri gitmek isteyince (Peygamber), şöyle dua etti: "Allah'ım. Mudar kabilesine karşı cezanı şiddetlendir ve onlara Yusuf'un seneleri gibi seneler göster." [34]
Yani Hz. Yusuf'un seneleri gibi kıtlık seneleriyle sıkıntıya uğramalarını niyaz etti. Bunun üzerine onları bir kıtlık yakaladı. Hatta cife, kemik, ilhiz [35]
yediler. Kişi, yer ile gök arasını duman görüyordu. Söyleyenin sesini işitir, dumandan kendini göremezdi. Ayette buyurulduğu gibi insanları sarmıştı. هَذاَ عَذاَبٌ اَلِيمُ : "Bu, acı veren bir azap!" diyorlardı.(...) [36]
Nihayet Ebû Süfyân Hz. Peygamber'e gelerek dedi ki: "Yâ Muhammed! Sen bize akrabayı gözetmemizi emrediyorsun. Halbuki kavmin açlıktan ve kıtlıktan helâk oldu. Allah'a dua et de onlardan bu belâyı kaldırsın." Bunun üzerine Hz. Peygamber dua etti, kıtlık geçti. Bol yağmura kavuştular. Refâha kavuşunca yine eski inançsızlık ve isyankârlık hallerine döndüler. Bunun üzerine Duhân sûresinin 10-16. âyetleri indi.[37][9]
İkinci tefsirde ise Hz. Ali'den şöyle nakledilmiştir: (Duhân,) Kıyamet'ten önce gökten gelecek bir dumandır. Kâfirlerin kulaklarına girecek, tâ ki her birinin başı püryân (sarhoş) olmuş (şekilde) başı dönecek, mümine de ondan zükâm (nezle) gibi bir hâl gelecek ve bütün yeryüzü, içinde ocak yakılmış; fakat deliği olmayan bir eve dönecek.
Huzeyfe İbnü'l-Yeman'dan rivâyet olunduğuna göre Resûlullah, buyurmuştur ki; "Alametlerin ilki Duhân ve Meryem oğlu İsa'nın inmesi ve Aden'in derinliklerinde çıkacak bir ateştir ki insanları mahşere sevk edecektir." Huzeyfe; "Yâ Resûlullah, o Duhân nedir?" dediğinde Resûlullah; "O, semânın açık bir duman ile geleceği gündür ki insanlığı saracaktır." (Duhan 10-11) ayetini okuyup buyurmuştur ki; doğu ile batı arasını dolduracak, 40 gün 40 gece duracak; mümin, zükâm (nezle) gibi olacak, kâfire ise sarhoş (eder) gibi burnundan kulağından girip aşağısından çıkacak.[38][36]
El-Aynî'ye göre Duhân sûresinde geçen duman gerçek duman olmayıp, Hz. Peygamber'e isyân eden Mekke müşriklerinin Hz. Peygamber'in duası neticesinde açlığa marûz kalıp etrafı duman şeklinde görmeleridir. Veya bu duman, kıyametten önce zuhur edecek olan kıyâmet alâmetlerinden biridir. Yahut da, Cehennem'in dumanıdır.[39][9]
İbn Mes'ûd da, ilk tefsiri destekler nitelikte şöyle der: Beş şey gelip geçmiştir: Duhân (duman), Rûm (Rumların İranlılar'a galip gelmesi), Kamer (ayın yarılması), Batşe (şiddetle yakalanıp cezalandırılma) ve Lizâm (azap ile helak olma). İbn Abbâs ise bu görüşe karşı çıkarak şöyle der: Duhân geçmemiştir. Bilakis o, kıyamet alâmetlerindendir. Kıyamet kopmadan az önce gelecektir. Ondan mü'mine nezle gibi bir şey gelecektir. Bu duman kâfir ve münafıkların başlarını pişirecek. Neticede her birinin başı kızarmış baş gibi olacak ve sarhoş gibi olacaklardır. O zaman, duman içlerine dolacak; burun, kulak ve dübüründen çıkacaktır.[40]
A. Nablûsî'ye göre O vakitte insanlar mü'min ve kafir olarak ayrılmaya yeni yeni başlayacaklardır. Nitekim Duhan; yani duman çıktığında müminler, onun tesiriyle nezle olacaklar, kafirler ise şişeceklerdir. Sonra Güneş, batıdan doğacak, tövbe kapısı kapanacak, kafir kişinin iman etmesi veya tövbe edenin tövbesi artık ona fayda vermeyecektir. Bundan sonra Dâbbetü'l-Arz çıkacak, insanlardan kimin mü'min, kimin kafir olduğu anlaşılacaktır. Çünkü o kimin mü'min kimin de kafir olduğunu açıkça söyleyecektir. En son olarak bir ateş çıkacak ve insanları son nefeslerini verecekleri meydanda toplayacaktır.[30]
Bediuzzaman'a göre duhân; (...) İmam-ı Ali (R.A.) onuncu mertebe-i ta'dadında onuncu sure olarak ve kıyamet ve leyle-i berata bakanوَبِسُورَةِ الدُّخَانِ فِيهَا سِرًّا قَدْ اُحْكِمَتْ deyip mana-yı işarîsiyle Onuncu Söz namında ve mertebesinde olan Haşir Risalesi'ne işaretle beraber o risalenin fevkalâde ehemmiyetini ve gayet muhkem olduğunu ve o zamanın dumanlı karanlıklarını izale eden bir leyle-i beratın bir kandili hükmünde bulunmasına ve haşir ve kıyametin bir alâmeti olan duhan, hem leyle-i beratın senevî olarak hikmetli tefrik ve taksim-i umûr noktalarıyla ve başka karineler ile îmaen ve remzen haber veriyor…[41]