Kurban Bayramı'nda kurban ibadetini yerine getirdikten sonra 2 rekat Kurban Namazı kılmak gerekiyor. Peki kurban namazı nasıl kılınır, hangi dualar okunur?
Kurban Bayramı yaklaştı. Kurban ibadetini yerine getiren Müslümanlar, kurban kesimi yapıldıktan sonra iki rekat namaz kılmanın hikmeti hadis-i şeriflerde dile getirilmiştir.
Kurban namazı iki rekat olup, 1.rekatte- Fatiha Suresi'nden sonra Kevser Suresi okunur. 2. rekatta ise Fatiha Suresi'nden sonra İhlas Suresi okunur.
Kurban namazından sonra ise şu dua edilir.
"Ya Rabbi, bu koyun (veya sığırveya keçi ne kesildiyse) senden, rızan için sanadır. Lutfunla ve kereminle Halilin İbrahim (a.s.) ve zebihin (kurbanın) İsmail a.s.'dan ve Habibin Muhammed (s.a.v.)'den kabul ettiğin gibi kabul et. Fazlın, keremin ve lütfunla, ey ekramel ekramin...
Allahümme inne salatii ve nüsüki ve mahyaye ve mematii lillahi rabbil alemiin diyerek dua edilir.
KURBAN BAYRAMI NE ZAMAN?
Kurban Bayramı Arefe günü 3 Ekim Cuma gününe denk gelirken, Kurban Bayramı'nın ilk günü 4 Ekim Cumartesi günü kutlanacak. 4 günlük Kurban Bayramı tatilinin son günü ise 7 Ekim Salı günü.
KURBAN BAYRAMI NEDİR?
Kurban Bayramı Müslüman alemi tarafından Hicri Takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayram. Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günlerine 'Eyyâm-ı nahr' (Kesme günleri) ve bir önceki gün olan Zilhicce ayının dokuzuncu gününe Arife denir. Kurban Bayramı, aynı zamanda İslam âleminin her yıl Mekke'de hac farizasını ifa ettikleri vakittir.
Hicri takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar güneş temelli miladi takvimden 11-12 gün kısadır. Bu nedenle Kurban Bayramı her sene 11-12 gün daha erken kutlanır. Yaklaşık 33 senede bir bayramı aynı tarihlere tekabül eder.
İslam dini terimi olarak Kurban, Allah’a yaklaşmak ve Allah rızasına ermek niyetiyle kesilen, kurban edilen, hayvan demektir. Kur'an'da geçen İbrahim peygamber ve oğlu İsmail ile ilgili kıssadan yola çıkarak, kurban kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah'a teslimiyeti ve ona karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir.
HAC SURESİ NE DİYOR?
Kur'an 'da Hac Suresinde geçen şu ayet, kurbanın islam inancındaki yerini özetler:
"Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir." (Hacc 22/36;37)
KURBAN BAYRAMI NAMAZI
Bayram sabahı, bayram namazı kılınır ve Bayram hutbesi okunur. Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın son ikindi namazı dahil her farz namazdan sonra aşağıdaki teşrik tekbirleri okunur:
Allahü Ekber Allâhü Ekber Lâ ilâhe İllâllahü Vallâhü Ekber, Allâhü Ekber ve Lillâhi'l-Hamd
HZ. İBRAHİM'İN KURBAN SINAVI
Kur'an-ı Kerim'in Saffat suresinin 100-113. ayetleri Hz. İbrahim'in oğlunun kurban etmek istemesiyle ilgili detayları anlatıyor.
Kur'an'daki bilgilere göre olay şöyle gerçekleşiyor:
Hz. İbrahim'in hiç çocuğu olmaz. Yaşı 86'ya ulaşmış bu büyük peygamber davasını ve ailesini devam ettirecek temiz bir evlat arzu eder. Allah'tan ister. Ve o arada da "bana bir evlat verirsen O'nu kurban ederim" der. Yüce Rabbimiz, Hacer validemizden Hz. İbrahim'e bir erkek çocuk nasip eder. Bu çocuğa da İsmail ismi verilir. Nihayet çocuk 7 yaşına gelince Hz. İbrahim bir rüya görür. Rüyada kendisine evladını kurban etmekle ilgili adak hatırlatılır. Peygamberlerin rüyaları da vahyin bir türüdür. Yani rüyaları onları bağlar. Hz. İbrahim çaresiz bir şekilde oturduğu Şam'dan Hz. Hacer ve Hz. İsmail'in yaşadığı Mekke'ye gelir.
Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail'e bıçak ve ip almasını söyler. Görüntüde odun kesmeye gidiyorlar. Evden uzaklaşırlar. O esnada şeytan Hz. Hacer'e, Hz. İbrahim'e ve Hz. İsmail'e görünür. Hacer'e, "kocan oğlunu kesecek" der. Hz. İbrahim'e "insan oğlunu keser mi" der. Hz. İsmail'e; "baban seni kesmeye götürüyor" der. Her üçü de şeytanı kovalar ve "Allah'ın hükmüne razı olduk" der.
Nihayet Mina-Müzdelife bölgelerine yakın bir yere gelince Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail'i oturtup onunla sohbete başlar.
Şöyle der:
"Oğulcağızım! Ben rüyamda seni kurban ediyor görüyorum. Bak bakalım, ne diyorsun bu işe. Babanla konuş bu işi. Bana teslim olacak mısın?"
Hz. İbrahim bu emri paylaşır. Yüce Rabbin istediğini iletmekte tereddüt etmez. Oğlu Hz. İsmail ise tam bir tevekkül ve teslimiyetle şöyle cevap verir:
"Babacığım! Emrolunduğunu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın. Sana direnmeyeceğim. Senin dediğini tartışmayacağım. Sana neden demeyeceğim. Sen ne ile emredildiysen onu yap. Beni sabreden olarak bulacaksın."
Nihayet Hz. İbrahim ile Hz. İsmail emre uymak için hazırlık yaparlar. Hz. İsmail babasına şöyle der:
"Babacığım. Kollarımı arkadan bağla. Sımsıkı. Gömleğimi soy ki kana bulanmasın. Annem görür dayanamaz."
Hz. İbrahim oğlu İsmail'i alnı üstü yatırır. Hz. İbrahim bıçağı çalacaktır ince et parçasına ama Rabbim bıçaktan kesebilme kudretini kaldırmıştır. Bıçak bir pamuk yumağı gibi boyundan geçer.
Hz. İbrahim kendinden geçer, Hz. İsmail kendinden geçer. Bıçak kendinden geçer.
Kurbanı keserken Hz. Peygamber (s.a.v.) hicretin ikinci yılından itibaren hep böyle buyurdu.
"Bu babanız Hz. İbrahim'in sünneti -adeti-dir." Bu nedenle de Kurban Bayramı'nda kurban vacip veya müekked (güçlü) sünnet kabul edilmiştir. Usulüne uygun hayvanlara eziyet etmeden, Kurbanı kesmek her Müslüman için bir ibadettir.
Kurban nasıl kesilir?
Kurbanlar dînimizin tayin ettiği hayvan boğazlama şekline ve usûlüne uygun olarak kesilirler. Şer'î boğazlama şekline tezkiye adı verilmektedir.
Tezkiye işlemi iki şekilde yapılır:
1 - Ya boğazın çeneye bitişik tarafı kesilmek suretiyle olur ki buna zebh denir. Bu şekilde kesilen hayvana da zebîha adı verilir. Mezbeha kelimesi de aynı kökten gelmektedir.
2 - Veya boğazın göğse bitişik olan kısmından kesilir, buna da nahr denilir.
Koyun, keçi ve sığır cinsi zebh usûlü ile; develerin ise nahr yoluyla boğazlanması sünnettir. Aksini yapmak ise mekruhtur.
Hayvanı keserken şer'î yönden ayrıca şu hususlara da dikkat edilmesi şarttır:
Evdac adı verilen şu 4 kısmın tamamen kesilmesi şarttır:
1 - Nefes borusu,
2 - Yemek borusu,
3 , 4 - Boyunun iki yanında bulunan iki şah damarı...
Bu 4 kısım tamamen kesilmeden şer'î yönden kesim işlemi ifa edilmiş olmaz. Bu şekilde kesilen kurban sahih olmaz, eti de yenmez.
Bunlardan birini kesiminin eksik kalması halinde durum ihtilâflıdır.
Bir görüşe göre, bu 4 şeyden nefes borusu dahil 3'ü kesilmiş olursa, kesim işlemi sahih olur.
Diğer bir görüşe göre ise, bu 4 kısmın tamamı ve herbirinin de yarıdan fazlası kesilmeden, kesim işlemi olmaz, o hayvanın eti sahih olmaz. Fakat müftâbih olan (kendisiyle fetva verilen) birinci görüştür.
Bu şekilde kesilen bir hayvan, şer'î usûle uygun olarak kesilmiş sayılır. Buna hakikî ve ihtiyarî tezkiye denir.
Bir de zarurî tezkiye adı verilen kesme şekli vardır. Bu kesme, kesilecek hayvanın herhangi bir yerinden yararlanarak kanını akıtmak suretiyle öldürmek demektir. Eti yenen vahşî hayvanlar bu usûlle öldürülünce hükmen boğazlanmış sayılırlar.
Ehlî hayvanlar ise, ancak yabanileştiği veya tutup kesmek mümkün olmadığı takdirde bu şekilde zarurî tezkiye yoluyla öldürülerek eti yenebilir.
Kurbanların Kesimi Hangi Aletlerle Yapılır?
Kurbanların kesme işlemi kesici âletlerle yapılır. Kesici âletler de keskin olanlar ve keskin olmayanlar diye 2'ye ayrılır.
Keskin olanlarla, ister demir, ister başka bir maddeden olsun tezkiye câizdir.
Demir veya başka bir maddeden yapılmış keskin olmayan kesici âletlerle tezkiye ise, câiz olsa bile mekruhtur.
Kurban Kesecek Kimsede Bulunması Gereken Şartlar Nelerdir?
Kurbanı kesecek kimsede bulunması gereken şartlar şunlardır:
1 - Kesenin Müslüman veya Yahudi ve Hristiyan gibi Ehl-i Kitaba mensub birisi olması.
2 - Kesmeye yetecek kadar aklı ve kesme işini hatırında tutacak kadar hâfıza gücü olması.
3 - Hayvanı kesebilecek gücü ve kuvveti olması.
4 - Kurban keserken Allah'ın ismini anması, yani, besmele çekmesi. Buna tesmiye denir.
Kurban ancak Allah adına kesilir. Bu yüzden keserken Allah'ın yüce adını anmadan kesilen hayvanın eti yenmez.
Bu sebeble putperest ve diğer bâtıl din sâhiblerinin, dinsizlerin kestikleri et yenmez. Çünkü bunlar keserken tesmiyede bulunmazlar.
Ehl-i Kitaba mensub birinin kestiğinin yenme sebebi, onların da aynı Allah'a inanmalarıdır.
Kitâbîler Allah'tan başka birşey'in adını zikretseler, onların kestiği de yenilmez. Kesme işlemi sırasında Besmele çekmek unutularak terkedilmiş ise, bir beis yoktur. Kesim câizdir.
Tesmiyeden maksad, hayvanı boğazlarken bismillâh demektir. Keserken Allahu Ekber demekle Allahü A'zam demekle veya sadece Allah demekle de tesmiye yerine getirilmiş olur.
Tesmiye kasden terkedilirse kesilen hayvanın eti yenilmez.
Ancak kurbanlık hayvanı, kitabî bile olsa Müslüman olmayana kestirmek mekruhtur.
Kurban Sünnete Uygun Olarak Nasıl Kesilir?
Kurbanlık hayvanı usûlüne uygun olarak rahatça ve fazla eziyet vermeden kesebilmek için, önce keskin ve büyük bir bıçak hazırlanır. Hayvanın göremiyeceği bir yere konur. Sonra kurbanlık hayvan, kesileceği yere eziyet verilmeden götürülür. Hayvanın yüzü ve ayakları kıbleye gelecek şekilde sol tarafı üzerine yatırılır. Sağ arka ayağı serbest bırakılarak, diğer üçü bağlanır ve kıbleye karşı durularak şu âyetler kurban sahibi veya vekili tarafından okunur:
"İnnî veccehtü vechiye lillezi fatare's-semâvâti ve'l-arda hanîfen..." (el-En'âm, 79).
Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.
"İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi'l-âlemin." (el-En'âm, 162).
De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.
Bu ayetlerden sonra,
Allahü ekber Allahü ekber. Lâ ilâhe İllâllahü vellahü ekber. Allahü ekber ve lillâhil hamd şeklinde tekbir getirillir ve Bismillâhi Allahü ekber denilerek hazırlanan keskin bıçak hayvanın boynuna çalınır. Damar ve borular tamamen kesilerek kan iyice akıtılır.
Hayvan böylece kesildikten sonra tamamen ölünceye kadar beklenir. Sonra kafa koparılır. Ve usûlüne uygun olarak yüzülür. Karnı açılır, iç organlar çıkarılır ve gövde ve etler parçalanır.
Hayvan tamamen ölmeden kafa ve ayaklarını koparmak, derisini yüzmeğe kalkmak, kıbleden çevirmek veya hayvana azab vermek mekruhtur.
Kurbanın, sahibi tarafından kesilmesi menduptur. Başkasına da kestirilebilir.
Tesmiyeyi kesen yapar. Kesen ve sahibi eli üzerine elini koyarak keserlerse tesmiyeyi ikisi birden yapması şarttır.
Kurban Eti ve Derisi Ne Yapılmalıdır?
Kesilen hayvanın eti, yaklaşık olarak 3'e ayrılır. 3'te bir kısmı ev halkı için ayrılır, üçte biri akraba ve komşulara dağıtılır. Kalan üçte biri de fakir ve muhtaçlara yollanır. Bu taksim şekli mendubtur.
Fakat kesen şahıs zenginse, tamamını veya çoğunu fakirlere dağıtabileceği gibi, orta halli veya kalabalık ise, çoğunu veya hepsini evinde kendi için de bırakabilir.
Kurbanda esas olan kan akıtmaktır. Bu yapılmadan kurban vecibesi yerine getirilmiş olmaz. Bu sebeble kurbanlık koyunu alıp kesmeden canlı olarak tasadduk etmekle kurban borcu ifa edilmiş sayılmaz.
Kurban etinden Müslümanlara yedirmek lâzımdır. Kâfire yedirmek ise mekruhtur. Fakat kesilirken veya yenirken üzerine gelmişse yedirilmesinde kerahet yoktur.
Kurbanın etini ve derisini satıp parasını almak da mekruhtur.
Yapıldığı takdirde alınan para tasadduk edilmelidir. Kurban derisi çeşitli hayır yerlerine verileceği gibi, evde bırakılıp seccade de yapılabilir.
Kurban İle İlgili Mes'eleler
Kurban kesmekle mükellef olan zengin bir kimsenin, sağlam zannederek satın aldığı kurbanın bayram günü çok ayıp sayılan bir kusuru çıksa, o hayvan kurban edilmez. Başka bir hayvan alınıp kesilmesi icab eder.
Şâfiî'ye göre ise, yeni kurban almak gerekmez.
Zengin bir kimsenin aldığı kurban kesilmeden ölse, yerine yenisini almak icabeder.
Kurbanın vâcib olmasında kurban kesme günlerinin sonu muteberdir. Bu sebeble bayramın üçüncü günü güneş batmadan evvel zengin olan kimseye kurban vâcib olmaktan çıkar.
Kurbanlık hayvanların kesilmeden tasadduk edilmesi câiz değildir. Fakat alınan kurban kesilmeden her nasılsa kurban kesme günleri geçse, bu takdirde hayvan kesilmez, canlı olarak tasadduk edilir. Kan akıtmak vecibe olmaktan çıkmış, tasadduka dönüşmüştür. Artık bu hayvanın etinden sahibi yiyemez.
Yurt dışında çalışan işçilerimiz, dinî vecibe olan kurbanlarını bulundukları ülkenin şartları müsait değilse, Türkiye'deki yakınlarından birini vekil yaptığını bildirerek ve kurban bedelini de ona vaktinde göndererek kestirebilir.
Ölü İçin Kurban Kesilir mi?
Sevabını ölmüş bir akrabamızın veya sevdiğimiz bir zâtın ruhuna bağışlamak üzere keseceğimiz kurbanın, kurban bayramında keseceğimiz sair hayvanlardan farkı yoktur. Vasiyet edilmemişse ölü için kurban kesmek bir vecibe değildir.
Bir kimse kendi parası ile aldığı ve sevabını ölmüş bir yakınına bağışlamak üzere kestiği kurbanın etinden yiyebilir, başkalarına da yedirebilir. Böyle bir hayvanın bayram günlerinde kesilmesi de şart değildir. Her zaman kesilebilir. Hattâ arefe günü kesilip fakirlere dağıtılması daha isabetli olur. Çünkü Kurban bayramı günü fakirler zaten etten nasibleneceklerdir. Arefe günü kesilip dağıtılırsa, o gün de onların et yemekleri te'min edilmiş olur.
Bir kimse kendisi öldükten sonra kurban kesilmesini vasiyet etmiş ise, bu kurbanın bayram günleri içinde kesilmesi lâzımdır. Böyle bir kurban etinden kesen yiyemez. Tamamının tasadduku gerekir. Ölen adamın vasiyeti yoksa ve kurban da onun parasından alınıp kesiliyorsa, bu kurban da vasiyet üzerine kesilen kurban hükümlerine tâbidir.
Kurbanın Diğer Nevileri Nelerdir?
Kurbanlar vâcib ve nafile olmak üzere ikiye ayrılır.
Vâcib kurbanlar şunlardır:
1 - Nisâba mâlik olan ve zengin sayılan kimselerin kesmekle mükellef oldukları kurban (Udhiye kurbanı).
2 - Adak edilen kurban (Nezir kurbanı).
3 - Hacc-ı Kıran ve Hacc-ı Temettü yapanların kesmek zorunda oldukları Şükür
kurbanları (Hedy kurbanı).
4 - Hacda kurban kesmeyi icabettiren bir kusur işleyen kimsenin kesmesi gereken Ceza
kurbanları.
5 - Bir fakirin kurban etmek niyetiyle satın aldığı bir hayvanı kurban etmesi de vâcibtir.
Nafile kurbanlar ise, bu saydıklarımızın dışında kalan ve sırf nafile olarak kesilen kurbanlardır: Akîka kurbanları, Hacc-ı İfrad yapanların kestikleri kurbanlar, Kurban bayramı dışında kesilen kurbanlar v.s...
Akîka Kurbanı:
Yeni doğan çocuğun başında bulunan ana tüyüne "akîka" denir. Böyle bir çocuk ihsan ettiğinden dolayı, Cenâb-ı Hakka bir şükür vesilesi olarak kesilen kurbana da bu isim verilmiştir.
Bununla beraber "akîka" yerine "nesike" denilmesi daha uygundur. Çünkü akîka kelimesi, "ana-babaya âsî olmak" mânasına gelen "ukuk" kökünden olduğundan "ana-babaya âsî olan" mânasına da geldiği için, mânalar birbirine karıştırılabilir. Bu sebeble Peygamber Efendimiz: "Nesike deyiniz, akîka demeyiniz" buyurmuşlardır. Bununla beraber, akîka kelimesinin daha yaygın olduğunu da söylemeliyiz.
Yeni doğan çocuk için kurban kesme âdeti, İslâm'dan önceki Cahiliye döneminde de yaygın bir âdetti. Fakat onlar akîkayı sadece erkek çocuklar için keserlerdi. Çünkü kız çocuklarını sevmezler, bir kız çocukları doğduğu zaman son derece sinirlenirlerdi. Hattâ bâzı kabilelerin kızlarını diri diri gömdükleri bile olurdu. Kur'ân-ı Kerîm, kız çocuklarına karşı takınılan bu zâlimane tavrı kınamış ve şiddetle yasaklamıştır. (Bak: Nahl, 58).
İslâmiyet akîka âdetini tamamen ortadan kaldırmamış; fakat bu zalimâne şekilde de bırakmayarak tâdil etmiş, kız ve erkek, bütün çocuklara şâmil kılmıştır.
Akîka kurbanı, Hanefi mezhebine göre mübahtır. Yani isteyen keser, istemeyen kesmez. Kesmeyenin faziletinde hiçbir noksanlaşma olmaz. Diğer mezheblere göre, sünnettir. Peygamber Efendimizin Hazret-i Hüseyin için bir koç kurban ettiği rivayetine dayanılmaktadır.
Kurban, çocuk doğduktan itibaren bülûğ çağına kadar kesilebilir. 7., 14. ve 25. günlerden
birinde kesilmesi, daha güzel görülmüş; bilhassa 7. gün içinde kesilmesi en faziletli olarak kabûl edilmiştir. Aynı gün çocuğun saçı traş edilir ve saçın ağırlığınca altın veya gümüş veya o miktarın bedeli sadaka olarak verilir. Çocuğun adının da o gün konulması evlâdır.
İmam-ı Şâfiî ve Ahmed Bin Hanbel'e göre, çocuğun sıhhat ve selâmetine bir tefe'ül olarak akîkanın kemikleri kırılmaz, mafsallarından ayrılır ve öylece pişirilir. Bu müstehaptır. Diğer mezheb imamlarına göre ise, bil'akis mütevazi olması, beşerî hırslarının kırılmasına tefe'ülen, kemiklerin kırılması müstehab sayılmıştır. Şu halde durum niyete göre değişmektedir. Hangisine tefe'ül edilmişse ona göre hareket edilmesi iyi olur.
Akîkanın etini, kesen şahıs ve aile efradı yiyebileceği gibi, başkalarına da yedirebilirler. İstenirse bütünüyle de tasadduk edilebilir. Âdet olarak eskiden bud kısmı ebe kadına verilirdi.
Akîka kurbanı olarak kesilecek hayvanda da vâcib olan kurbanlık için aranan şartlar esastır. Yâni vâcib olan kurbana elverişli her hayvan, akîkaya da elverir.
Nezir (Adak) Kurbanı:
Allah için kesilmesi adanan kurbanı boğazlamak vâciptir.
Nezredilen bir kurbanın kesilmesinin borç olması için, şu şartların yerine gelmesi şarttır:
1 - Kurban olarak adanan hayvan, vâcib kurbanlar cinsinden olmalıdır. Meselâ hindi veya horoz adamakla nezir yerine gelmez, çünkü horoz ve hindiden kurban kesilmesi câiz değildir.
2 - Adanan kurban, adayanın kendisine zâten vâcib olan bir kurban olmamalıdır. Meselâ zengin kimse: "Eğer şu işim olursa bu bayramda kurban keseyim" dese, kestiği kurban nezir yerine geçmez. Ancak kurbandan ayrı bir de nezir kurbanı keserse, o takdirde adak yerine gelmiş olur.
3 - Nezredilen kurban, Allah'a ma'siyet cinsinden olmamalıdır. Oğlunu Allah'a kurban etmeyi adamak gibi.
4 - Nezredilen kurban başkasının malı da olmamalıdır. Ancak kendi malından kurban adanabilir.
5 - Nezredilen kurban yerine getirilmesi muhal bir şey de olmamalıdır. Geçmiş bir zaman için kurban adamak gibi.
Adak kurbanının etinden sahibi yiyemediği gibi; ailesi, çoluk çocukları, torunları, anası-babası, dede ve ninesi de yiyemez. Tamamının fakirlere verilmesi şarttır. Şayet bir miktar yenecek olursa, o yenen miktarın kıymeti sadaka olarak fakirlere verilmelidir.