Deccal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Deccal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2022 Perşembe

Çin'de Gökyüzü Gece Karanlığında Kırmızı Renge Büründü

 HADİSTE KITLIK UYARISI VE YİYECEK STOĞU TAVSİYESİ

1) "Ramazan ayında gökyüzünde iki alamet meydana gelir. Bundan sonra insanlar arasında ihtilaf olur. Sen bu alametleri gördüğünde gücün yettiğince yiyecek biriktir." (Nuaym bin Hammad,Fiten, s.150,H.616)

2) "Doğudan yeryüzünde herkesin göreceği ateşten bir sütun alameti doğacak. Kim bu olayı görürse ailesi için 1 yıllık yiyecek hazırlasın."(Nuaym bin Hammad,Fiten, s.150)

3) "Ramazan ayında doğu tarafından gökyüzünde ateşten bir sütun gördüğünüzde hemen gücünüz yettiği kadar yiyecek hazırlayın. Çünkü o yıl kıtlık olur."(Nuaym bin Hammad,Fiten, s.153)

4) "Doğudan geceleyin doğan gökyüzünde büyük bir ateş gördüğünüzde bilin ki, bu insanların kurtuluşu ve Mehdi'nin zuhuruna çok az kaldığının işaretidir."(Mucemül Ehadis, 3.cilt,s.481)

Rahman suresi 37. Ayeti kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

“Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman.”(Rahman 37)

Bu ayet-i kerimeyi izaha geçmeden önce ayette geçen bazı kelimeleri tahlil edelim. Öncelikle ayetin başında إِذَا  kelimesi vardır. Bu kelime gelecek zaman zarfı olup şart anlamı taşır. Ayrıca gizli bir fiil olan رَأَيْتَ ‘’ (ra eyte) sen gördün’’ fiilinin mefulü (nesnesi) olur.

Yani anlam “sen göreceğin zaman” anlamındadır. İkinci olarak انْشَقَّتِ  (inşekkat) kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime lügatte ‘’yarılmak’’ anlamında kullanılır. اَلدِّهَانُ (eddihan) ise Arapçamızda iki anlamda kullanılır. Birincisi kızgın yağ, ikincisi ise tabaklanıp boyanmış deri (sahtiyan) anlamında kullanılır.

Bu izahlardan sonra şimdi ayet-i kerimeyi yeniden tercüme edelim. Eğer gökyüzü yarılır ise sen gökyüzünü sahtiyan (tabaklanmış ve boyanmış deri) gibi veya kızgın yağa benzer bir gül olarak görürsün. Bu ayeti kerimeyi birçok müfessir kıyametin koptuğu andaki gökyüzünün durumu olarak tefsir etmişlerdir.



Çünkü gökyüzünün yarılması onlara kıyameti hatırlatmıştır. Oysa biz şu anda gökyüzünün yarılmasını atmosferin delinerek uzaya gidilmesi olarak anlayabileceğimiz gibi, teleskoplarla da nazarımızın gökyüzünü yarıp öteleri izlemesi olarak ta anlayabiliriz.

İşte bu cihette ayetin anlamı ‘’Eğer siz gökyüzünü delerek uzaya çıkmaya güç getirirseniz veya icad ettiğiniz aletlerle gökyüzünü yarıp ötesini izlemeye muvaffak olursanız gül renginde bir sahtiyan veya kızgın yağ göreceksiniz’’ demektir.

Peki “erimiş bir yağ gibi kıpkırmızı bir gül”  ne demektir. Dilerseniz bu konuda bilim adamlarının ve uzay araştırmacılarının görüşlerine yer verelim.

Nebula uzayda bulunan ve geniş alanlara yayılmış olan gazlar, toz, hidrojen, helyum ve diğer iyonize gazlardan oluşan bulutsu yapılara verilen isimdir. Bu gaz püskürmeleri oldukça büyük ve hızlıdır. Daha sonraları bu gazlar yakınlaşarak bir gaz bulutu oluştururlar. Bu gaz bulutunun sıcaklığı 15.000 °C den fazladır.

Gerçekten de günümüzde yapılan uzay araştırmaları sonucunda bilim adamları tıpkı ayette ifade edildiği gibi erimiş bir yağ gibi kıpkırmızı bir gül renginde bir Nebula ile karşılaşmışlardır.

Evet bu Nebula tıpkı bir güle benzediğinden dolayı bilim adamları tarafından Gül şeklini andıran gaz bulutu manasında “Rosette Nebula” olarak isimlendirilmiştir. Rosette Nebula geniş bir toz ve gaz kütlesidir ve Dünya’dan yaklaşık olarak 5,200 ışık yılı uzaklıkta ve çapı yaklaşık 130 ışık yılıdır. Ve görünümü ise tıpkı Kur’an’da belirtildiği gibi erimiş bir yağ gibi kıpkırmızı bir gül şeklindedir.

Günümüzdeki teknolojik gözlem araçları ile ancak ortaya çıkarılabilen bu gerçeğin bilim ve tekniğin olmadığı bir asırda, okuma yazma dahi bilmeyen bir insan tarafından haber verilmesi sizce ne manaya gelmektedir.

Evet madem o asırda yaşamış okuma yazma bilmeyen bir insanın böyle bir haber vermesi mümkün değildir. O halde Kur’an Allah’ın ezeli kelamı ve bu haberi bizlere getiren zat da (a.s.m) onun elçisidir. İnandık ve itaat ettik.



7 Mayıs 2022 Cumartesi

Celcelutiye Duası Arapça Türkçe Okunuşu

 Hz. Peygamber (asm)'e gelen vahiy, biri sarih/açık vahiy, diğeri zımnî/gizli vahiy olmak üzere iki çeşittir.

Sarîh Vahiy: Bu çeşit vahiy, doğrudan doğruya Allah'tan geldiği için, Hz. Peygamber (asm)'in onda hiçbir müdahalesi yoktur. O, bu hususta sadece bir tebliğ edici veya bir tercümandır. Bu sarîh vahiy iki şekilde ortaya çıkmıştır:

a. Kur'an-ı Kerim: Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)'in buradaki vazifesi, sırf tebliğden ibarettir.

b. Kudsî hadisler: Mânası Allah tarafından ilkâ edilen bu çeşit vahiyler konusunda da Hz. Peygamber (asm)'in vazifesi, sadece tercümanlıktır.

Zımnî Vahiy: Zımnî vahiylerde söz konusu olan herhangi bir husus, hulasa halinde gelir ve ana hatlarıyla vahiy ve ilhama dayanır. Konunun tasviri, şekillendirilmesi, izah edilmesi ise, Resullulah Efendimiz (asm.) tarafından yapılır. Hz. Peygamber (asm), vahy-i zımnî ile gelen hususları bazen ilhamla, bazen vahiyle, bazen de kendi kudsî feraset ve içtihadıyla izah eder.

Celcelutiye kasidesinin kendisi değil, onun aslını ifade eden muhtevası itibariyle bir kudsî hadîs gibi veya zımnî bir vahiy olarak telakki edilebilir. Bu nevi vahiylerin Kur’an’da yeri yoktur.

Aslî muhtevası itibariyle zımnî bir vahiy olarak telakki edilen Celcelutiye'yi, Hz. Ali (ra) şerh edip açıklayarak manzum bir kaside halinde tanzim etmiştir. Kasidenin kendisi Arapça’dır ve Arapça kaside olarak tanzim edilmiş, ancak Allah’ın bazı isimleri ve diğer bir takım kelimeler Süryanîce'dir. Bunun birçok hikmeti olabilir:

Evvelâ, âlimlerin bildirdiğine göre, Celcelutiye, engin bir muhtevaya sahiptir. Derin sırları ihtiva eden ve ism-i âzam sırrını taşıyan bir kasidedir. Daha önce İbranîce ve Süryanîce konuşan birçok peygamber bu kasidenin aslî muhtevasıyla münacatta bulunmuş ve o sayede birçok sıkıntılardan kurtulmuşlardır.(bk. Gümüşhanevî, Mecmuatu’l-Ahzab, Şazelî bölümü, s. 508-525). Hz. Ali (ra) de bu muhtevayı tanzim ederken eski peygamberlerin hatırasını yâd etmek maksadıyla Süryanîce kelimeler kullanmış olabilir.

İkincisi; İsm-i âzam sırrını taşıyan bu mühim kasideyle ehil olanların dikkatini çekmiş ve bazı sırları onlarla paylaşmış olabilir.

İmam-ı Gazzalî, hocası İmam Nureddin el-Isfahanî, İmam Ahmed el-Bunî ve Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî’ye göre, Celcelutiye kasidesinin aslı vahiydir. Zahir ve batın ilimlerinin meşhur üstadları olan bu âlimlerin kanaatlerine iştirak etmek ve onların malumat ve beyanlarına itimad etmekte -ilmen ve dinen- bir mahzur görmemekteyiz. Ancak bu kasidenin aslının vahiy olduğuna inanmamak da, inanmak da, kişiyi dinen mes’ul etmez.

Celcelûtiye, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)’ın derslerine istinaden, Hazret-i Ali (ra) tarafından te'lif edilen Süryanice bir kasidedir. Esas mânası bedi' demektir. Mecmuat-ül Ahzab'ın birinci cildinde yer almaktadır. Bediüzzaman, İmam-ı Gazzalî gibi birçok imamların Celcelûtiye'yi şerh ettiklerini söylemiştir. Konu ile alâkalı birçok eser te’lif edilmiştir.

İmam-ı Gazzalî’nin Celcelutiye şerhi, Ziyaaddin Gümüşhanevî Hazretlerinin tanzim ettiği Mecmuatu’l-Ahzab adlı eserinin “Şazelî” adlı cildin 508. sayfasından itibaren başlar. Ancak bu şerhler, kelimelerin mânasından ziyade kasidede yer alan beyitlerin hassâlarını açıklayan bir mahiyettedir. Süryanî kelimelerden az bir kısmının mânası verilmiştir.

Celcelutiye'nin kendisi ise, aynı cildin, 499-531 sayfaları arasında yer almaktadır. Kasidedeki bütün beyitlerin altında onların ebced karşılıkları da yazılmaktadır.

Hazret-i Ali (ra) tarafından Celcelutiye adıyla ve cifir ilmine göre birçok tarih de düşürülerek Süryanî diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duadır. Bir isimler hazinesidir. Allah’ın rahmetini celb etmesi hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah`ın en büyük ismi olan ism-i a'zam bu duanın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duayı okuyarak Allah’a sığınan kimsenin, dünya ve ahiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir.

İmam-ı Gazzalî Hazretleri nakleder ki:

Cebrail Aleyhisselam Peygamber Efendimiz`e (asm) dedi ki:

"Ya Muhammed! Rabb`in sana selam ediyor ve selamın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu."

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm): "Ey kardeşim Cebrail! Bu hediye nedir?" dedi.

Cebrail Aleyhisselam: "Bu hediye, içinde İsm-i Azam ile en geniş kasem bulunan büyük duadır." diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz (asm): "Ey kardeşim Cebrail! Bu duanın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?" diye sordu.

Cebrail Aleyhisselam dedi ki: "Ya Muhammed! Bu duanın adı Bedi`dir (Celcelutiye). İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır. O İsm-i Azam ki:

1. Arş-ı A’la’nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah’ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı!

2. Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nuru olmazdı!

3. Ay’ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, ay ışık veremezdi.

4. Cebrail Aleyhisselam`ın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrail yeryüzüne inemez, semaya çıkamazdı!

5. Mikail Aleyhisselam`ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi.

6. İsrafil Aleyhisselam`ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur’a üfleyemezdi.

7. Azrail Aleyhisselam`ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlûkatın canlarını alamazdı.

8. Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi.

9. Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sabit olmazdı! Bu ismi Adem Aleyhisselam okumuştur! (İmam-ı Gazzalî, Celcelutiye, s.561)"

Celcelutiye Duası


"Bede'tü bibismillahi ruhi bihi nehtedet

Ila keşfi esrarin bibatinihi intavet"


"Ve salleytü fişşani ala hayrı halkihi

Muahmmedin men zahaddalalete velğalet"


"Ilahi lekad aksemtü biismike daiyen

Biacin ehvecin celcelutin helhelet"


"Efizli min’el envari ya rabbi feyzuhü

Bissirri ve ahya meyyiti kalbi bisalsalat"


"Linuhyi hayătel kalbi min densin feyzuhü

Bikayyumin kămessirru fîhi feeşrekat"


"Ve subbe ală kalbi şeăbiybe rahmetin

Bihikmeti mevlănel aziymi binăalet"


"Fesübhăneke Allahümme yă hayre hălikin

Veya hayre hallăkin ve ekreme ben beat"


"Tübelliğuni kasdi ve küllü măribi

Binuri senail ismi verruhi kad alet"


"Ifdi li minel envâri feyzate menzilin

Aleyye ve ahyâ meyyiti kalbi bağlemehet"


"Elâ ve elbisni heybeten ve celâleten

Ve feffe yedel a’dâi anni bitaytağat"


"Ela vahcubnî min adüvvin ve hâsidin

Bi hakkı şemâhın eşbehin selemet semet"


"Elâ vakdi yâ rabbâhü binnuri hâcetî

Ve yessir ümurî ba’de usrin kad inkadat"


"Ve hallısni min külli hevlin ve şiddetin

Bineassin hakîmin katiussirri esbelet"


"Ve selleme bibahrin va’tini hayre berrihâ

Vesbel aleyyessetre ve esfi minel ğalet."


"Ve asmim ve ebkim sümme a’mâ adüvünâ

Vâharesi yâ zelcelâli bihavsemet"


"Ve fî havsem mea devsem ve berasem

Tehasnet bil’ismi aziymi minel ğalet"


"Ve ellif kulûbel âlemiyne biesrihâ

Aleyye ve elbisnîl kabûle bişelhemet"


"Ve âhrisni ya zelcelâli bikâfi kemen

Ve besrin ümûri bihurmeti taytağat"


"Ve ahzilhüm yâ zelcelâli bifazli men

Ileyhi sehat daben elfelâti ve şettet"


"Ve bârik lenâ Allahümme fî külli kesbenâ

Ve halle ukûdel usri ya yûhirtecet"


"Feyâhü ve yâyûhü ve yâ hayre bâriin

Ve yâ men lenel erzâke min cûdihi nümet."


"Nerüddü bikel a’dâe ve seyyidî

Ve bil’ismi nermiyhim minel büdi bişşetet"


"Feente ricaî ya ilâhi ve seyyidî

Fekul limîmil ceysi in rame bî ğalet"


"Feyâ hayre mes’ûlün ve ekrim men atâ

Veya hayre me’mûlin ilû ümmetin halet"


Celcelutiye Kasidesi Tercümesi

Bismillahirrahmanirrahim

1. "Bismillah ile başladım; ruhum, O'nun sayesinde o besmele içinde saklı olan çok sırları keşfetti."

2. "İkincisinde O'nun yarattıklarının en hayırlısı olan Hz. Muhammed'e salavat getirdim. O Muhammed ki (dünyadan) bütün dalalet ve yanlışlıkları gidermiştir."

3. "Ey İlâhım! Senin ismine dayanarak dua ettim. Hep açık olan ve gittikçe parlayan Ehad ve Bedi' isimlerinle sana yalvarıyorum."

4. "Kadîr ve şanı yüce olan isminle senden istedim. Ey güçlü (kadîr) Allah’ım, sen işlerimi kolaylaştır."

5. "Ey Hayy ve Kayyûm olan Allah’ım! Daima, umut ederek sana yalvarıyorum. Ehad ve Bedi' isimlerini şefaatçi yaparak yüksek sesle bağırıp sana yalvarıyorum."

6. "Denizin ortasına vurulan kılıç gibi olan isimlerinle ey yaratanların en hayırlısı olan Allah’ım! Hâdiseleri yönlendiren, savaş ve barışı sağlayan isimlerinle sana yalvarıyorum ki, bu fitne ateşi söndürülsün!"

7. "Ey İlâhım! Her derde, her işe ânında müdahale eden ve sür’atli bir şekilde icabet eden Allah, Ehad ve Bedi' isimlerinle sana yalvarıyorum."

8. "Ki kalbin hayatını canlandırasın, yani ondaki kirleri gideresin. Kayyûmiyetinle onu ayakta tutasın, o kayyûmiyet sırrı onda hep var olsun ve daima parlasın."

9. "Bu Hayy ve Kayyûm nûrunun çok şimşeklerinden bir ziya üzerime parladı, yüzüme (kalbime) bir parıltı geldi ve şimşek çaktı."

10. "Ve kalbimin üzerine rahmet sağanakları döküldü. Kerîm olan, Mevlâ’mız Allah’ın hikmetiyle... Ve bu şekilde, bu rahmet, hikmet, kerem hakikatleri konuştular."

11. "Bundan sonra her yönden nurlar beni kuşattı. Ve büyük olan sahibimiz Allah’ın haşmeti, bizi yüceltti."

12. "Allah’ım seni tenzih ederim, sen yaratanların en hayırlısısın. Ve çok mükemmel bir şekilde çok çok yaratansın ve biat (antlaşma) yapanların en iyisisin!"

13. "Allah’ım! Beni maksadıma ulaştır, bütün ihtiyaçlarımı gider. Hece harfleri şeklinde toplanan Hurûf-u Mukattaa hakkı için..."

14. "Muskama emanet olarak bırakılan harflerin sırrı hürmetine; isimlerinin nûrunun parlaklığı hürmetine; yüce olan ruhların hürmetine;"

15. "Bana nurlardan parlak bir feyiz akıt; üzerime gelsin, Nûr isminle kalbimin ölülüğünü dirilt!"

16. "Ey Allah’ım! Bana bir heybet ve celâl giydir. Düşmanların ellerini ilim sayesinde benden uzaklaştır."

17. "Allah’ım! Benimle her nevi düşman ve hased arasına perde koy, yüce olan ve barışı temin eden Kadîr ve Azîz isimlerinin hürmetine!"

18. "Tecelli etmekte olan Celâl ve azametinin nûruyla; merhamet ve şefkatinle; çok çok bereketli olan Kuddüs isminle, sen bu karanlıkları aydınlığa çevir."

19. "Ey bu milletin Rabbi olan Allah’ım! Sen Nûr ile ihtiyacımı yerine getir. Öyle bir Nûr ki, tecellisi seri olur. Ve hemen iş biter."

20. "Her bir peygamberini bir ism-i a'zama mazhar edip onları mucizelerle muvaffak ettiğin gibi, sen Kâfi isminle işlerimi kolaylaştır." (Mucize değil de sen bana yetersin!)

21. "Ey azamet ve kibriya sahibi, sen sadece bana (ilmî) bir keramet ver; ilim esrarı bana açılsın çünkü sen bütün akılların ve zekâların sahibisin. Onlar ancak seninle açılıyorlar." (Burada " Halîm " kelimesi şefkatli mânasından ziyade aklı, zekâyı hikmet dairesinde kullanan ve taşkınlıklara yol vermeyen zât demektir. Ki Araplar böyle kişilere akıllı / hikmetli mânasında "Halîm" derler. Bu hakikat Sabûr isminin bir nevî tecellisidir.)

22. "Beni her türlü korku ve şiddetten kurtar; ince mânası, kesin olan, hikmetli ve kuşatıcı bir söz ile..."

23. "Ey Celâl Sahibi Allah’ım! Beni "kün" kef' i ile koru! Ey heybetten ve muvaffakiyetsizlikten dolayı kırılan kırık kalpleri tamir eden ve onları canlandıran Allah’ım!"

24. "Bana (ilimden) bir deniz ver ve o denizin karasının en hayırlı kısmını bana nasib et; çünkü sen benim melceimsin ve bütün sıkıntılar, ancak seninle gider..."

25. "Ve üzerime rızkı rahmet seli gibi yağdır. Çünkü insanlar azmış olsa da sen onların umudusun."

26. "Sen düşmanlarımızı sağır, dilsiz ve kör et; (bizim ne yaptığımızı bilmesinler...) Ey güçlü Allah’ım! Sen Celâl ve büyüklüğünle onları kekeme eyle!" (Millete yanlışı anlatmasınlar!)

27. "Alîm ve Ganî isimlerinle beraber Kudretinin dairesinde, İsm-i A'zam'ınla yanlış yapmaktan korundum."

28. "Bütün insanların kalplerini üzerime cevir. Ve Selâm isminin hürmetine bana onlardan bir kabul duygusu nasib et!"

29. "Ya İlâhî işlerimi kolaylaştır ve bize izzet ve yücelik ver. Alî ve A'lâ isimlerinin hürmetine!..."

30. "Ve üstümüze örtünü sarkıtıver; kalplerimize şifa ver; Sen, korkulardan dolayı hastalanan kalplere şifanın ta kendisisin!"

31. "Ey Allah’ım! Bütün çalışmalarımızı bize bereketli kıl ve her şeyi kolaylaştıran "Hû" isminle bütün zorluk düğümlerini çöz!"

32. "Ey İlâhî! Allah, Hû, Hàyra'l-Hàlikîn isimlerinle ve bütün rızıkların, güzelliklerin onun cömertlik hazinesinden gelişip gelen Cevad isminle sana yalvarıyorum."

33. "Senin kudretinle, her cihetten gelen bütün düşmanları reddediyoruz, geri gönderiyoruz! Ve sen ism-i A'zam'ınla, uzaktan onlara vurup, onları dağıtıyorsun!"

34. "Ya Rabbi, ya Ze'l-Celâl Allah’ım! Çöl kelerinin gelip kendisine şikâyette bulunduğu, Hz. Muhammed hürmetine sen o düşmanlarımızı rahmetinden mahrum et!" (Onları başarısız kıl!

35. "Ya İlâhî! Umudum sensin, efendim sensin; eğer bana tam isabet edecek bir ok atmak istemişlerse, sen onların okunu yamult!" (onlara dönsün!)

36. "Ya Rabbi! Kesin olan iraden ile bütün zarar verenlerin tuzaklarını ve içlerinde sakladıkları kinlerini benden çevir."

37. "Ey kendilerinden dilekte bulunulanların en hayırlısı ve ihsan edenlerin en hayırlısı; ey umut edilenlerin en hayırlısı, Sen gelmiş geçmiş bu ümmete rahmet eyle!" (Onları muvaffak eyle!)

38. "İsmi Nûr ve güzellik olan yıldızımı parlat; günler ve asırlar boyunca, ey sürekli parlayan Nûr olan Allah’ım!"

39. "Senin Allah, Ehad, Celâl, Celîl, Bedi', ..., isimlerin hep parlamaktadırlar."

40. "Bütün dualara kesin cevap veren isimlerini sayarak..." "O isimlerinin ortaya çıkıp parlamasıyla çevrenin bereketiyle....."

41. "Nûr lambası, tutuşturuluyor, gizlice açıklanıyor. Lambaların lambası tutuşturuluyor, gizlice aydınlanıyor."

42. "Celâl ve Hàlık isimlerinin nûruyla; ve kibriyanla; çok bereketli olan Kuddüs ismiyle; bu fitne ateşi söndürüldü."

43. "Allah, Hû, Samed, Cebbar, Kahhar isimleriyle ve savaş deniziyle yükselen düşmanlık ateşi söndürülecektir."

44. "Allah, Hak, ..., Cemîl, Vedûd ve Mucîb, ... isimlerinin hürmetine..."

45. "Mürîd, Cemîl, Zâhir isminle taksim edilen; yüce ve yüceltilen ayetlerin (ve tefsirlerinin) şanı hürmetine..."

46. "..." ; 47. "..."; 48. "..." (1)

49. "Selâm isminle duamı kabul et ve benimle beraber ol; düşmanlara karşı bana sen kâfi gel; çünkü onlar çok azdılar."

50. "Ey yüceler yücesi, sen gerçekten yücesin; sen gerçek Haksın, diğer işler sadece araya giren bir rüzgâr esintisi gibidir."

51. "Senin dergâhına gelen ve iltica eden bütün havl (kasdî güç) ve şiddetli saldırı, ancak seninledir ve senin bu kuvvetinle ancak zulmet dağılır."

52. "Tâhâ, Yâsîn ve Tâsîn ile bizim için ol, saadetimiz için Tâ Sîn Mîm ile bize dön!"

53. "Kâf, Hâ, Yâ, Ayn ve Sadlarıyla; bizi kuşatan her kötü gözden korunuruz!"

54. "Hâ, Mîm, Ayn sonra Sîn ve Kaflarıyla; Selâm isminle her nevi kötülükten korunuruz!"

55. "Kaf ve Nûn ve onlardan sonraki Hâ Mîm ile yine korunuruz. Ve Duhan suresinde sağlam bir sır vardır."

56. "Elif Lam ile ve Nîsâ sûresiyle ve Mâide ukùduyla; En'âm ve Nûr surelerinde bir nur parlamıştır."

57. "Elif Lâm sonra peşlerindeki "Ra" sırrıyla; Nûr isminle bütün (süflî) ruhanîlerin üstüne çıktım."

58. "Elif Lam sonra Mîm ve Ra'sı ile ruhların mecmaına yükseldim. Fakat hakiki Ruh çok yücedir."

59. "Kitabın (Kur'an'ın) bütün Hâ Mîm'lerinin sırrıyla üzerime Nûr isminin fazlı aksın, ey bölümlere ayrılmış Nûr!"

60. "Amme, Abese, Nâziat ve Târik sûrelerinle Ve's-Semâ-i Zâti'l-Burûc ve Zilzal sûrelerinde..."

61. "Tebâreke, sonra Nûn, sonra Seele Sâil sûreleri hürmetine. Hümeze, Ve'ş-Şemsi Küvvirat surelerinde..."

62. "Ve'z-Zâriyât-i Zerven, Ve'n-Necmi İzâ Hevâ ve İkterabet sûreleriyle bana işler yakınlaştırıldı."

63. "Bütün Kur'an sûrelerinin içinde hizip ve ayet olarak, okuyanın okuduğu ve manen nâzil olduğu kadar sırlar vardır."

64. "İşte ey Allah’ım! Senin fazlınla bu şekilde yazdırdığın üstün kitaplar hürmetine sana yalvarıyorum."

65. (Mealen) "Rahman ve Rahim isminin tecellisiyle yeni ve harika olarak esmâ-i hüsnâna dayanılarak yazılmışlar ve Hakîm ismiyle taksim edilmişler."

66. "... Senin esmâ-i hüsnân sırrıyla fetih ve nasrı (ilâhî yardımı) sür’atli netice verirler."

67. "Kibriya ve hâkimiyetinin nuruyla ey efendim! Âyetü'l-Kübra ile beni âni felaketlerden emin kil!"

68. "Ey İlâhım, zuhûr ve kemalâtının hakkı için ve bu şekilde odaklanan esmâ-i hüsnân ile beni dağınıklıktan kurtar..."

70. "Bunlar Nûr harfleridir. Yüce ve yüksektirler. Asâ-yı Mûsa ismiyle de karanlık dağıldı."

71. "Ya Rabbi onun sırrıyla sana yalvarıyorum. Gayet zillet içindeki birinin yalvarışıyla… Ki; onunla insanlar hidayet buluyor…"

72. "Bu mânadaki bütün kelimelerin şan ve şerefi, üstünlüğü vardır. Günler ve çağlar devam ettikçe; Ya Rabbi sen şefkat et!"

73. "Ya Rabbi, gerçekten ben Seni çağırdım; bütün ayetlerle ve ayetlerin içindekileriyle Sana yalvardım!"

74. "İşte bütün bunlar nur kelimeleridir, onların hususiyetlerini topla. Ve mânalarını tahkik et; bütün hayır onlarla tamamlanır…"

75. "İşte Ya Rabbi, bana muahhar bir yardımcıyı daima hazır et: Allah’ın ifriti; onunla bütün sıkıntılarımı gider…"

76. "O ifrit içinde bana itaat eden bir hizmetkârı musahhar kıl; Fatiha ve peşinde gelen Kur'an hurufâtı hürmetine…"

77. "İşte Ya Rabbi! Senin o İsm-i A'zam'ınla Sana yalvarıyorum ki; onunla dua edildiği zaman bütün işler kolaylaşır."

78. "Ya İlâhî! Sen zayıflığıma acı, zellelerimi bağışla; o dua sayesinde ki, bütün peygamberler onlarla dua etmiş ve yalvarmıştır…"

79. "Ey Hàlikım! Ey Efendim! İhtiyacımı kaza et. Ya Rabbi bütün işlerim sana teslimdir…"

80. "Ya Rabbi! Hz. Muhammed'in sana olan yakınlığıyla (velayetiyle) sana yalvarıyorum ve onda birleşen Esmâ-i Hüsnâ'n ile Sana yalvarıyorum."

81. "Sen cömertliğinle, af ve safhınla tövbelerimizi kabul etmekle miskin olan kuluna muamele et; beni kötü bakışlardan koru!"

82. "Beni hayra, doğruluğa ve takvaya muvaffak eyle ve yüksek cemaat ile Firdevs Cennetine yerleştir."

83. "Hayatımda ve öldükten sonra ve kabrin karanlıklarını üstümden atıp, nuru görünce bana şefkatle muamele et."

84. "Ve haşirde ya İlâhî amel defterimi beyaz kıl; eğer tartılarım hafif gelirse, Sen onları ağırlaştır."

85. "Beni hızla Sırat sınırından geçir. Beni ateşin (cehennemin) ve içindekilerin sıcaklığından koru!"

86. "Ve işlediğim bütün günahlarda bana müsamaha göster. Çok çok kabarık olsa da benim bütün günahlarımı affet…"

87. "İste ey şanı yüce İsm-i A'zam'ı taşıyan! Sen tehlikeli bütün durumlardan kurtulacaksın, sonunda selamete ereceksin."

88. "Dövüş, çekinme; savaş, korkma; vahşilerle mamur olmuş bütün her yere bas!"

89. "Karşıla, kaçma; dilediğin her düşmanla mücadele et; her yeri kuşatmış olsalar da kralların şiddetinden korkma!"

90. "Korkacağın bir yılan olmayacak; göreceğin bir akrep olmayacak ve sallanarak sana gelen bir arslan olmayacak!"

91. "Kılıçtan korkma, hançerin darbesinden korkma, mızraklardan korkma ve okların şerrinden de korkma!"

92. "İşte bunu okuyanın mükâfâtı Zât-i Ahmediye'nin şefaatidir. Ve cennetlerde saf olmuş hurilerle beraber haşrolacaktır."

93. "Ve bil ki, Hz. Muhammed Mustafa peygamberlerin en hayırlısıdır. Ve Allah’ın dağınık (çeşit çeşit) yaratıklarının en üstünüdür."

94. "Her ihtiyacın anında O'nun (asm) makamını kendine şefaatçi yap; Ondan iste ki zulümden ve azgınlardan kurtulasın…"

95. "Ya Rabbi! Her gün ve her saat, her eşya hareket ettikçe, Sen, mücteba olan Hz. Muhammed Mustafa'ya salât ve rahmet indir."

96. "Sen o Resul-i müctebaya ve bütün ailesine salât indir; yer bitkileri ve rüzgârın esintileri kadar."

97. "Yeri ve göğü dolduran bir salât ile Ona salavât indir. Parlayan gök gürlemeleriyle beraber, yağan bulutların yağmuru kadar…"

98. "Ey Muhammed (asm), bizzat Allah ve meleklerinin sana salât ve selam etmesi sana yeter."

99. "Sen de daima, yalvararak O'na selam ve barış elini uzat. Güneş doğup günler ve çağlar geçtikse…"

100. "Haşim ailesinden temiz olanlara da selam et. Hacıların hac edip verdikleri selam sayısınca…"

101. "Ya İlâhî! Ömer ile beraber Ebu Bekir'den razı ol; sâbit-kadem olan Haydar ile beraber Osman'dan da razı ol:"

102. "Ve böylece bütün Âl ve Ashabtan da razı ol, evliya, salihler ve içlerinde barınanlardan da razı ol…"

103. "Bu Hz. Muhammed'in amcasının oğlu olan Ali'nin makalesidir. Mahlûkatla alâkalı bütün bilgi sırları ve gizli bilgiler onda toplanmıştır."



25 Mart 2021 Perşembe

Yecüc ve Mecüc (Gog ve Magog) Kavmi



 Mîrhând Târihi’nde; Yafes b. Nûh Aleyhisselâm’ın Oğlu Minşecin, Ye’cûc ve Me’cûc Adlı İki Oğlu Olup, Yafes’in Evlâdı Âleme Dağıldıkta, Bunlar da Doğu Memleketlerinin Tâ Nihâyetine Varıp, Yerleştiler. Evlâdları Gâyet Çoğalıp, Sayılamayacak Kadar Çok Oldular. Mervîdir ki; Bunlar Üç Kısımdır: Bâzılarının Boyları ve de Enleri Yüz Yirmişer Ziradır (60X60 Metre). Bâzılarının Boyları O Kadar, Enleri Yani Kalınlıkları Azdır. Bâzılarının Bir Karıştan Yirmi Metreye Kadar Boyları Olup, Bu Üçüncü Kısmın Kulakları Gâyet Büyük Olduğundan, Fil Kulaklı, Kilim Kulaklı da Denirler. Fil, Gergedan ve Yırtıcı Hayvanları Tutup Yerler, Kendi Ölülerini Dahi Gömmeyip Yemek Âdetleridir. Ekseri Yiyecekleri O Taraflarda Çok Yetişen Keçiboynuzu Yemişidir. Hiçbirinin Din ve Şeriatları Yoktur. Hiçbir Şeye Tapmazlar. Hakk Teâlâ’yı Tanımayıp, Hayvanlar Gibi Gezerler Deniyor.

Harîdetü’l-Acâib’de de; Ye’cûc ve Me’cûc, Yafes b. Nûh Aleyhisselâm Neslinden İki Kardeş idiler. Zürriyetleri Çoğalıp, Büyük Dedelerinin İsmi ile Tanındılar. Yüzleri Yuvarlak, Boyları Birer yahût Üçer Karış Olup, Kulaklarının Birini Döşeyip, Birini Örtünürlerdi. Parmakları Kuş Pençeli Olup, Ağızlarında Büyük Azıdişleri Vardır. Bedenleri Tamamen Kıllarla Kaplı Olduğu İçin Soğuk ve Sıcaktan Etkilenmezlerdi. Hepsi Fesâd Ehli Olup, İnsan Öldürmek, İnsan Yemek, Memleketleri Yağmalamak Âdetleri idi. Hazreti Zülkarneyn Bunların Vilâyetlerinin Çıkışında İki Büyük Dağ Arasında Demir ile Bakırdan Sağlam Bir Set Yapıp, Halkı Bunların Şerrinden Kurtardı. Birbirleri ile Cidal ve Kıtal Edip, Memleketleri Büyük Okyanus’a Varır.

Tefsîrlerde; Ye’cûc ve Me’cûc Birer Tâife ve Her Biri Dört Yüz yahût Dört Bin Tâifedir. Gâyet Uzun Yaşayıp, İçlerinden Her Biri Silâh Taşıyan Bin Sulbî Oğlunu Görmeyince Vefât Etmez. Bâzıları Ye’cûc Türk’ten, Me’cûc Cîl’den yahût Deylem’dendir Dediler. Bâzıları İkisi de Türklerdendir Dediler. Bâzıları Türk Bunların Cinsindendir, Zirâ Bunlar Yirmi İki Fırka Olup, Bir Fırkası Setten Dışarıda Kaldığından Türk Diye Adlandırıldılar Diyor. 

Teysîr Tefsîri’nde; Abdullah İbn-i Ömer Hazretleri Ye’cûc ve Me’cûc, Kardeşini Katleden Âdem Aleyhisselâm’ın Oğlu Kâbil’in Neslidir Diyor. Mukâtil Hazretleri de, Bütün İnsanların Sayısı Ne Kadar ise Ye’cûc ve Me’cûc Dokuz O Kadar ve Mağrible Meşrikte Olan Cablika ve Cablisa Şehirlerinin Halkı –ki Birisi Hûd Aleyhisselâm’ın Diğeri Sâlih Aleyhisselâm Kavminin Bakiyeleri [Geriye Kalanları]dır– Ye’cûc ve Me’cûc’ün Dokuz Katı Kadardır. Onların Ötesinde Bulunan ve Yafes b. Nûh Aleyhisselâm Neslinden Olan Târis ve Mesnek Adındaki İki Tâife de Dokuz Cablisa ve Cablika Kadardır Deniyor. Hakkında Geniş Bilgi, Sâlih Aleyhisselâm Bahsinde Geçmiştir.

Meâricü’n-Nübüvve’de; Rasül-i Ekrem Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Mi’râc Gecesinde Ye’cûc ve Me’cûc’a Uğrayıp Îmâna Dâvet Ettikte, O Mel’ûnlar Kabûl Etmedi. Cablika ve Cablisa Halkını da Dâvet Ettikte, Bunlar Kabûl Ettiler. Mesnek, Tavil ve Târis Halkını da Dâvet Ettikte, Kabûl Etmediler Diye Bir Hadîs-i Şerif Mervîdir. Birçok Kitaplarda; Ye’cûc ve Me’cûc İki Millet Olup, Her Biri Dört Bin Bölüktür. Hepsi Üç Çeşittir. 

Biri Deve Gibi Büyük Olup Boyları Çam Ağacı Gibi Yüksektir. Birinin Boyu ve Eni Altmışar Metredir. Bu Çeşitte, Dağ ve Demir Dayanmaz. Biri de Bir Kulaklarını Serip Diğerini Örtünen Fil, Domuz ve Yaban Canavarlarını, Hattâ Kendi Ölülerini Dahi Yerler Diye Bir Hadîs-i Şerif Mervîdir. Bir Rivâyette; Bedenleri Hayvanlar Gibi Kıllı, Yırtıcı Hayvanlar Gibi Keskin Tırnaklı, Azıdişli, Kurt Sesli, İnsan Şekilli Olup, Yiyecekleri Böcekler, Canavarlar, Timsahlar ve Ejderhâlardır.

Fâide: Âhir Zamanda Ye’cûc ve Me’cûc’ün Çıkışı: Kitaplarda, Bunlar Zülkarneyn Seddini Her Gün Kazıp Güneş Işığı Görününce, Bir Rivâyette Duvarı Dille Yalayıp Yumurta Kabuğu Kadar İnceldikte, Reîsleri, “Dönüp Gidelim. Yarın Gelip Kazalım. Dışarıya Çıkalım.” Deyip Gittiklerinde Allahû Teâlâ Hazretleri Seddi Evvelki Gibi Edip, Deccal Çıkıp Helâk Olduktan Sonra Yine Reîsleri, “Yarın İnşaAllah Kazarsınız.” Deyip, İnşaAllah Dedikleri İçin Set Duvarı Olduğu Hâlde Durup, Ertesi Gün Tamamen Yıkıp Dışarıya Çıkarlar. 

Mekke, Medîne, Kudüs, Mısır’daki Tûr Dağından Başka Her Yeri Gezip Buldukları İnsanları Kırıp, Yürüyüş Kolunun Başı Şam’da, Sonu Horasan’da Olur. Taberîye Denizini [Hazar Denizini] İçerler. Arkadan Gelip Uğrayanlar, “Vaktiyle Bunda Su Var imiş.” Derler. Bu Esnâda Hakk Teâlâ Hazretleri, Îsâ Aleyhisselâm’ı Gönderip, “Kullarımı Tûr Dağına İletip, Orada Muhafaza Eyle. Zirâ Kullarımdan Öyle Bir Tâife Çıkardım ki, Hiç Kimse Onlara Karşı Duramaz!” Diye Buyurur. O da Yeryüzündeki Bütün Müslümanlarla Tûr Dağına Gider. Ye’cûc ve Me’cûc, Kudüs Dağına Gelip, Yeryüzünde Olanları Kırdık. Gökte Olanları da Öldürelim Diye, Oklarını [Silâhlarını] Göğe Atıp, Hikmet-i Hakla Uçları Kanlı Döndükte, Sevinirler. Daha Sonra Tûr Dağında Müslümanları Muhasara Ederler. Kıtlığın Şiddetinden Bir Sığır Başı Yüz Altından Kıymetli Olur.

 Hazreti Îsâ Aleyhisselâm, Belânın Giderilmesi İçin Duâ Edince, O Gece Bunların Boyunlarında Bir Hastalık Çıkıp, Hepsi Ondan Helâk Olur. Müslümanlar Dışarıya Çıkınca, Ye’cûc ve Me’cûc’ün Leşleri ve Pis Kokuları ile Karşılaşıp Îsâ Aleyhisselâm ile Müslümanlar Duâ Ederler. Hakk Teâlâ Hazretlerinin Emriyle Deve Gibi Büyük Kuşlar Gelip, Her Biri Bir Leşi Götürür. Sonra Bir Yağmur Yağar. Dünyâyı Temizler. Müslümanlar Bunların Silâhlarını Yedi Yıl Odun Yerine Yakarlar. Çok Zaman Sonra Bütün Müslümanlar Vefât Edip, Yüz Yıl Sonra Kâfirler Üzerine Kıyâmet Kopar. Sonra Kıyâmette Âdem Aleyhisselâm’a, “Ey Âdem! Zürriyetinden Ba’s-i Nâr [Cehennemlik Olanları] Çıkar!” Diye Hakk Teâlâ Hazretlerinden Emir Gelir. Âdem Aleyhisselâm, “Yâ Rabbi... Ba’s-ı Nâr Nedir?” Deyince, Hakk Teâlâ Hazretleri, “Evlâdının Bin Kişisinden Dokuz Yüz Doksan Dokuzunu Cehennem İçin Ayır!” Buyurur. Her Binden Dokuz Yüz Doksan Dokuzu Ye’cûc ve Me’cûc Olup, Onlar Cehenneme Gönderilir. Kalan Binde Biri Diğer İnsanlar Olsa Gerektir Diye Birkaç Mufassal Hadîs-i Şerif Mezkûrdur.

28 Mart 2020 Cumartesi

Corona virüsü belirtileri nelerdir ve nasıl anlaşılır? (COVID-19)

Corona (Korona) Virüsü Nedir? Coronavirüs Belirtileri Nelerdir?

Çin'den başlayarak kısa bir süre içerisinde tüm dünyada birçok insanı etkileyen Corona Virüs (COVID-19) bulaşma yolu olarak en hızlı ve kontrolü en zor olan, solunum yolu ile bulaşan bir virüs ile yeniden karşı karşıya olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hekimleri, “Bilgi kirliliği ve manipülatif hareketlere dikkat edilmeli, doğru yerden doğru bilgi alınmalı, panik yapılmamalı.” şeklinde konuştu. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan Corona Virüsü açıklamasına göre: Sağlık Bakanlığı İletişim Hattı’nın (SABİM) “ALO 184 Korona Danışma Hattı” olarak hizmet vermeye başladığı ve alınan sıkı tedbirlerle bu sorunun aşılacağı vurgulandı.

Corona (Korona) Virüs Nedir?

Solunum yolu ile yani, çok kısa zamanda geniş kitlelere ulaşabilip hastalandırabilecek bir bulaşma yolu ile bulaşan, Çin’de ortaya çıkmış bir virüstür. Çin, çok çeşitli besinlerin (hayvan, böcek vb.) yoğun tüketildiği, çok kalabalık bir ülke olduğu için, aslında hayvanların taşıdığı bazı mikroplar insana adapte olma imkânını sıklıkla orada buluyorlar. Bu mikroplar yepyeni ortaya çıktıkları için onlara karşı “bağışık” olma durumumuz “sıfır” oluyor; yani virüs, hastalanma potansiyeli olan herkesi hastalandırıyor. Burada, herhangi bir mikrobun herkesi hastalandırmadığını, sadece belli kişilerin hastalandığını ve sadece, yine belli kişilerin (kronik hastalığı olanlar, zayıf/düşkün/çok yaşlı kişiler) ağır hastalandığını da bilmek lazım.

Corona (COVID-19) Virüs Nasıl Bulaşır?

Virüs solunum yolu ile bulaşır. Burada, tüm araştırmalar kesinleşmemiştir; bu yüzden, “Her türlü solunum yolu” demek gereklidir. Yani mikrop, öksürmek veya tıksırmakla havada belli sürede asılı kalabilir. Virüs, tabii ki öpüşmek ve en yaygın olarak eller ile de bulaşır.

Normalde hastalığı alan bir kişi, hasta olduğunun farkına varmadan ve belirtiler ortaya çıkmadan virüsü yaymaya başlayabilir. Burada, “inkübasyon dönemi” dediğimiz bir “kuluçka” dönemi vardır. Ancak yeni Corona virüs için bu, tam olarak ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Şimdilik kuluçka süresinin 2-14 gün olduğu düşünülüyor.

Coronavirüs (Korona) Belirtileri Nelerdir?

Ateş, öksürük ve nefes darlığı, başlıca sözü edilen belirtiler. Ancak her türlü solunum yolu hastalığı belirtilerini dikkate almakta yarar var. Burun akıntısı, halsizlik, vücut ağrısı da belirtiler arasında yer alıyor. Virüsle karşılaştıktan sonra genellikle 2 gün içinde belirtiler ortaya çıkıyor ancak bu süre 14 güne kadar uzayabiliyor.


Yeni bir salgın daha (Lassa ateşi Nedir)

Lassa ateşi nedir?

Lassa ateşi; Batı Afrika coğrafyasında görülen, akut olarak gelişip öldürücü olabilen viral bir hastalıktır. 1969 yılında Nijerya’da görevli iki hemşirenin ölümü ile Batı dünyası tarafından fark edilmiştir. Bu iki hemşirenin Nijerya’da yaşadığı şehrin ismi Lassa’dır. Hastalık bu şehirde görüldüğü için ‘Lassa virüsü’ olarak anılır.

Lassa virüsü şimdiye kadar hangi ülkelerde görüldü?
- Sierra Leone
- Liberya
- Gine
- Nijerya

Bu ülkeler Lassa virüsünün yaygın olarak görüldüğü ülkelerdir. Mali ve Gana’da da 2011 yılında vaka görülmüştür. Yakın zamanda ise Fildişi Sahili Burkina Faso‘da izole vakalar bildirilmiştir. Batı Afrika’da yılda 100 bin ila 300 bin arasında kişi bu virüsten etkilenirken, virüs ortalama 5 bin kişinin ölümüne sebep olmuştur.

Lassa virüsü nasıl bulaşır?

İnsanlara bulaşması enfekte gıdaların solunumu yoluyla veya yutma sebebiyle olur. Nadir olarak da kemirgenle direkt temas şeklinde gerçekleşir.

Lassa virüsü bulaşmış bir bireyin kanında, salgılarında, idrarında veya dışkısında virüs izole edilmiştir. Bu yüzden insandan insana geçiş de medyana gelebilir. Lassa virüsünün gündelik temaslar ile bulaşması söz konusu değildir. Ancak kullanılmış tıbbi malzemeler ile bulaştığı görülmüştür.

Lassa ateşinin belirtileri nelerdir?

- Kuluçka süresi 5-21 gündür.
- Enfeksiyonların yaklaşık %80’i semptomsuz veya hafif seyirlidir. Hafif seyirlilerde hafif ateş, genel halsizlik ve baş ağrısı olur.
- %20’sinde kanama (dış etlerinde, gözlerde, burunda) görülebilir.
- Solunum sıkıntısı, şiddetli kusma, yüzde şişkinlik, işitme kaybı olabilir.
- Baş ağrısı, boğaz ağrısı, kas ağrısı ve karın ağrısı söz konusu olabilir.
-Ölüm, çoklu organ yetmezliği sebebi ile şikayetler başladıktan sonra 2 hafta içerisinde gerçekleşebilir.

Dünya koronavirüs salgını ile mücadele ederken Batı Afrika ülkelerinden Nijerya 'da da Lassa salgını etkisini sürdürüyor. Hayvandan insana geçen ve ölümcül olabilen Lassa ateşi salgınında hayatını kaybedenlerin sayısı 176'ya yükseldi.

176 kişi öldü! Vaka sayısı 932
Nijerya Hastalık Kontrol Merkezinden (NCDC) yapılan açıklamada, ülkeyi etkisi altına alan salgında Edo, Ebonyi, Ondo ve Bauchi başta olmak üzere 29 eyalette 932 vaka tespit edildiği aktarıldı. Açıklamada, salgın nedeniyle sene başından bu yana yaşamını yitirenlerin sayısının 176'ya çıktığı belirtildi. Her yıl kurak dönemin yaşandığı kasım-mayıs aylarında yükselişe geçen Lassa ateşi salgınında 2019'da 129 kişi ölmüştü.

İlk kez 1969 yılında keşfedildi
Mali, Togo, Gana, Liberya ve Sierra Leone gibi birçok Afrika ülkesinde görülen Lassa ateşine Nijerya'da ilk 1969'da ülkenin kuzeydoğusundaki Borno eyaletinde rastlanmıştı. Nijerya hükümeti, 2019'da Lassa ateşi nedeniyle ülkede "acil durum" ilan etmişti.

Fare dışkısıyla temas sonucu bulaşan hastalık insandan insana geçebiliyor ve ölümcül kanamalı ateşe yol açıyor. Yetkililer, halka hijyen konusunda dikkatli olmaları, fare ve diğer kemirgenlerle temas etmemeleri uyarısında bulunuyor.


2 Şubat 2020 Pazar

Koronavirüs Nedir (corona virüs) Hakkında Neler Biliniyor?



Çin'de ortaya çıkan virüsün özellikleri neler?

Hastalardan alınan örneklerin laboratuvarlarda test edilmesi sonucu Çinli yetkililer ve Dünya Sağlık Örgütü, enfeksiyonun koronavirüs (corona virus) olduğu sonucuna vardı.

Koronavirüsler, büyük bir virüs ailesinin bir alt türü. Ancak yeni virüs dahil sadece yedisi insanlara bulaşabiliyor.

Bir koronavirüsün yol açtığı şiddetli akut solunum yolu sendromu (SARS), Çin'de 2002 yılında salgından etkilenen 8 bin 98 kişiden 774'ünün ölümüne yol açtı.

Doktor Josie Golding, "SARS'ın hatıraları hâlâ taze, korkunun çok büyük olmasının nedenlerinden biri bu, ancak bu tür hastalıklarla mücadele etmek için artık çok daha hazırlıklıyız" diyor.

Yeni virüsün de SARS gibi insandan insana bulaşabildiği teyit edilmiş durumda



Virüse yakalananlarda hangi belirtilere rastlanıyor?

Virüse yakalananlarda önce yüksek ateş başlıyor. Ardından kuru öksürük şikayetleri gözleniyor. Bir haftanın sonunda ise nefes darlığı sorunları ortaya çıkıyor.

Çin'de bazı hastaların hastanede uzun süreli tedavi altına alınması gerekmişti.

Ancak şu an eldeki bilgiler sadece hastaneye kaldırılan ağır hastaların yaşadıklarıyla sınırlı. Virüse yakalanıp daha hafif bir şekide atlatan olup olmadığı konusunda detaylı bir bilgi henüz yok.

Koronavirüsler orta derece soğuk algınlığından ölüme varacak semptomlara yol açabiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Perşembe günü yeni koronavirüs hakkında "uluslararası kamu sağlığı acil durumu" ilan etti.

İsviçre'nin Cenevre kentinde yapılan basın toplantısında DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, küresel ölçekte acil durum ilan edilmesinin nedeninin "Çin'de değil, diğer ülkelerde yaşananlar" olduğunu söyledi ve asıl endişenin virüsün sağlık sistemleri zayıf ülkelere yayılması olduğunu belirtti.

Ne kadar ölümcül?

Aralık ayında ortaya çıktığı sanılan virüs, şu ana kadar 170 kişinin ölümüne neden oldu. Yani virüse yakalandığı tespit edilenlerin yüzde 2,2'si hayatını kaybetti.

SARS salgınında hastalığa yakalananların yüzde 9'u hayatlarını kaybetmişti.

Ancak virüsün bulaşmasıyla başlayan hastalık sürecinin görece uzun olduğu ve ölü sayısının ilerleyen günlerde artabileceği uyarıları yapılıyor.

Henüz salgının boyutları da tam olarak bilinmediği için bu yeni virüsün yol açabileceği ölümlere dair bir tahmin yürütmek zorlaşıyor.

Virüsün kaynağı ne?

Hastalığın, Çin'in 11 milyon nüfuslu kenti Vuhan'daki Huanan deniz ürünleri pazarından kaynaklandığı tahmin ediliyor.

Çinli yetkililer Hubei bölgesinde toplam 50 milyon kişinin yaşadığı kentlere seyahat kısıtlaması uyguluyor. Vuhan şehri karantinaya alınmış durumda.

Çin genelinde yüz maskesi kullanmak zorunlu hale getirildi, Çin'e bağlı yarı özerk Hong Kong yönetimi de bir dizi önlem açıkladı ve iki ülke arasındaki geçişleri sınırladı.

Uluslararası pek çok havayolu da Çin'e uçuşlarını askıya aldı.



İnsandan insana nasıl bulaşıyor?

Başta virüsün sadece hayvandan insana bulaşabildiği açıklanmıştı. Ancak daha sonra virüsün, insandan insana da bulaştığı anlaşıldı.

SARS, insandan insana çok kolay bulaşabiliyordu. Virüse yakalanmış bir kişinin kalabalık bir ortamda öksürmesi dahi SARS'ın yayılması için yeterli olabiliyordu.

MERS ise insandan insana daha zor bulaşan bir koronavirüstü.

Yeni virüs solunum yollarını etkiliyor. O nedenle öksürük ve temas yoluyla bulaşıyor olması yüksek bir ihtimal olarak görülüyor.

Çin, virüse yakalananların belirti göstermeye başlamadan hastalığı bulaştırabildiğini açıklamıştı.


12 Ekim 2019 Cumartesi

Fırat'ın Doğusu Hadisleri

Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Fırat nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmaz. Onun üzerine insanlar savaşırlar. Yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her biri: 'Herhalde savaşı ben kazanacağım.' der." [Buhârî, Fiten 24; Müslim, Fiten 29, (2894); Ebu Davud, Melahim 13, (4313, 4314); Tirmizî, Cennet 26, (2572, 2573)]

AÇIKLAMA:

1. Hadisin Buhârî'de gelen bir veçhinde: "...Kim o hadiseye hazır olursa, ondan hiçbir şey almasın." ibaresi ziyadedir. İbnu Hacer, "Ondan hiçbir şey almasın" ifadesinden hareketle, ortaya çıkacak bu altının dinar (şeklinde madrub para) altın kalıpları veya altın tozu şeklinde olabileceğini, hepsinin caiz olduğunu söyler.

2. Bir rivayette altından dağ, bir başka rivayette "altundan hazine (kenz)" ifadesi kullanılmıştır. Dağla çokluk kinaye edildiği belirtilmiştir.

3. İbnu't-Tin bu hazineden almanın yasaklanmasını, "o hazinenin bütün Müslümanlara ait olmasındandır. Öyleyse kişi ondan sadece kendi hakkını alabilir." diye açıklar ve devamla: "Kim ondan alır, malını çoğaltırsa, faydasız olduğu için pişman olur, altundan bir dağ ortaya çıksa, altın değerini kaybedeceği için, bu istenmez" der.

İbnu Hacer, bu yorumu muvafık bulmaz: "Onun söylediği, hadiste açık değil, açık olan husus şudur: Ondan alınması, fitne çıkacağı üzerine savaşılacağı için yasaklanmıştır." der. Şu ihtimale de yer verir: "Ondan almanın nehyedilişindeki hikmet, ona ihtiyacın kalmadığı veya pek az olduğu bir vakitte ortaya çıkmış olmasıdır." İbnu Hacer, önceki ihtimalin galib olduğunu söyler ve buna, hadisin Müslim'de geçen ve Teysir'de esas alınmış olan (kaydettiğimiz) veçhini delil gösterir. Ayrıca Müslim'de geçen şu mealdeki rivayetle de bu görüşünü te'yid eder:

"...Fırat nehrinin, altından bir dağ üzerinden açılacağı zaman yakındır. İnsanlar bunu işitince oraya yürürler. Nehrin yanındakiler: "Biz insanları bırakacak olursak, ondan alıp tamamını götürecekler" derler."

Resulullah devamla buyurdu ki:

"Bunun üzerine onun için savaşa girişirler. Her yüz kişiden doksan dokuz tanesi öldürülür."

İbnu Hacer: "Bu da gösteriyor ki, İbnu Tîn'in tahayyül ettiği sebep batıldır. Yasağın sebebi, ondan almanın getireceği neticedir: Savaş..." Bu hadisenin toplanma (mahşer) için ateşin çıkması sırasında vukuuna da bir mani yoktur. Lakin bu, ondan almayı nehyetmek için bir sebep olamaz. İbnu Mace, Sevban'dan şu hadisi merfu olarak tahric etmiştir: "Hazinenizin yanında üç (grup) savaşır. Her biri de bir halife oğludur..." İbnu Mace hadisi Mehdi ile ilgili bir babta kaydetmiştir. Eğer burada geçen hazineden murad, sadedinde olduğumuz hadiste geçen hazine ise, bu durum, yani nehrin altında olması hadisesi, Mehdi'nin zuhuru zamanında meydana gelecektir. Bu ise, kesinlikle, Hz. İsa (as)'ın inmesinden önce ve de ateşin çıkmasından öncedir.

Bugüne dek Fırat'ın başında dünya kadar katliamlar meydana geldi. Yakın tarihten başlayacak olursak, Fırat'a yakın yerde Irak ve İran katliamı oldu. 1958'de yine Fırat'a yakın bir yerde çok ciddî kıyım yapılarak Allah Resûlü'nün torunları katledildi.. Ancak, yukarıdaki hadisten, bu iki hadiseyi çıkarmak uygun olmasa gerek. Belki, daha sonra olması muhtemel bazı hadiselere işaret aramak daha uygun olur. Mesela:



Fırat'ın suyu, altın değerinde olacak bir devreye, mecaz yoluyla bir işaret olabileceği gibi yapılacak barajlardan elde edilecek gelirlere de "altın" sözüyle işaret olabilir. Ayrıca, Fırat'ın suyu tamamen çekilerek, altında çok büyük altın ve petrol yataklarının çıkacağı da bildirilmiş olabilir. Ayrıca toprak çökmeleri neticesinde böyle bir maddenin de bulunması mümkündür. Fakat ne olursa olsun o bölgenin, İslam âleminin bünyesinde, bir dinamit gibi, potansiyel bir tehlike olduğunun anlatılmasında şüphe yoktur. Bunlar bugün zuhûr etmiş şeyler değil; ileride zuhur edecek hadiselerdir.. ve o günleri gören insanlar, Allah Resûlü'ne bir kere daha bütün kalpleriyle "sadakte: doğru söyledin" diyecek ve imanlarını yenileyeceklerdir.

23 Ekim 2018 Salı

Deccal ve Süfyani Kimdir



Deccal, Arapça bir kelimedir, "decl" kökünden gelir. Sözlüklerde verilen mânâya göre Deccal, "yalancı, hîlekâr; zihinleri, gönülleri, iyi ile kötüyü, hak ile bâtılı karıştıran, bir şeyi yaldızlayıp gerçek yüzünü gizleyen, bucak bucak her yeri dolaşan müfsid ve mel'ûn bir kişidir."

Deccal tüm kainata gelecek olan fitnedir. Yalnızca Müslümanlığa gelecek olana ise "Süfyan" denilmektedir. Hz. Ali; Süfyan için, Müslümanların içinden çıkacak ve aldatmakla iş görecektir demiştir. Müslümanlığı darb edecek şekilde ziyan etmiş biri gelip gelmediği alimler tarafından çeşitli rivayetlere dayandırılarak gelmiştir yada gelmemiştir diye iddialındırılmışsada gerçeği yalnızca Allah bilir.

Peygamber Efendimiz, Büyük Deccal kuzeyden çıkacaktır. Bunu "Deccalın birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, diğer günleri de normal günler gibidir"(1) hadis-i şerifinden öğreniyoruz. Rivayetlerde Deccalın çıkışı, kâinatın en korkunç hadiselerinden birisi olarak gösterilmiştir. Bundan dolayıdır ki Peygamberimiz (a.s.m.), ümmetine özellikle onu haber vermiş, fitnesinden sakınmış ve ümmetini de sakındırmıştır. Hadisi biraz açarsak; Kuzey kutup bölgesinde bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Yazın, trenle birgün güneye doğru gelinse bir ay güneşin batmadığı görülür. Sonra otomobille birgün daha gelinse bir hafta boyunca güneş batmaz. İşte bu durum büyük Deccalın kuzeyden çıkıp güneye doğru tecavüz edeceğini mu’cizâne haber verir.(2)

Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Süfyanın da ümmeti içerisinden çıkacağını bildirirken, çıkış yerinin Doğu olacağına da dikkat çekmiştir. Buna Resûlullah, öylesine önem vermiştir ki üç defa tekrarlama ihtiyacı hissetmiştir.

Bir rivayette Horasan denilen Doğu tarafında bir yerden çıkacağı bildirilmektedir.(3) Başka bir rivayette daha detaya inilerek, "Isbahan (Isfahan) Yahudiyesinden çıkacağı" bildirilmektedir.(4) Isfahan bölgesinde yer alan Şehristan ve Yahudiya’nın, Yahudîlerin en çok bulundukları iki şehir olduğunu biliyoruz.

"Hz. Adem'in yaratılışından itibaren kıyamete kadar geçen süre içerisinde Deccaldan daha büyük bir hadise (diğer bir rivayette daha büyük bir fitne) yoktur.

Bir hadis-i şerifte şöyle dikkat çekilir:

“Deccal dinin güçsüzleştiği, ilmin yetersiz hale geldiği bir anda ortaya çıkar."(1)

(Deccal) Çıktığı zaman herkes ONU SAHİCİ BİR MÜRŞİT SANIP peşine takılacak, sonra Küfe’ye gelince aynı şekilde çalışmalarını sürdürecek, DERKEN PEYGAMBERLİK İDDİA EDECEK… Bunu gören akıl sahibi kişiler ondan ayrılacaklar… Daha sonra ULUHİYET (ilahlık) DAVASINDA bulunacak… Haşa “Ben Allah’ım” diyecek…. (Taberani bunu Sahabi olan b. Mu’temer’den böyle rivayet etmiştir.)

Bir başka hadiste ise, Deccal’in bu sapkınlığı şöyle haber verilir:

O (Deccal) önce: “BEN BİR PEYGAMBERİM”, diyecektir. Halbuki benden sonra hiçbir peygamber yoktur. Sonra ikinci bir iddiada bulunarak: “BEN RABBİNİZİM”, diyecektir. Halbuki siz ölünceye kadar Rabbiniz’i göremezsiniz…

Bir başka hadiste şöyle buyrulmuştur:

Deccal çıktığı vakit, beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ATEŞ OLARAK GÖRDÜĞÜ TATLI SUDUR; halkın SU OLARAK GÖRDÜĞÜ İSE YAKICI ATEŞTİR. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düşmeyi kabul etsin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur

Kaynaklar:
(1) Müslim, Fiten: 126.
(2) Ramûzü'l-Ehadis, s. 518.
(3) Buharî, Fiten: 26; Müslim, Fiten: 101.
(4) Müslim, Fiten: 125; Tirmizî, Kitabü'l-Menakıb: 70.
(5) Buharî, Kitabü'l-Meğazî: 64.
(6) Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I-VI (Kahire: 1313), 5:372.
(7) el-Heytemî, Mecmaü'z-Zevâid-I-VIII (Beyrut: 1403/1982), 7:348.
(8) Hakim en-Nisaburî, Ebû Abdullah Muhammed, Müstedrek, I-IV (Beyrut: Dâru'l-Marife, ts.), 4:520; Kenzü'l-Ummal, 14:272.
(9) Alâeddin el-Müttekì bin Hüsameddin bin İsmail el-Hindî, Kenzü'l-Ummal (Beyrut: 1989), 11:125; Bursalı İsmail Hakkı, Ruhu'l-Beyan fî Tefsîri'l-Kur'ân, I-X (İstanbul: 1330), 8:197.
(10) Müslim, Fiten: 125.