Dua etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dua etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2022 Cumartesi

Celcelutiye Duası Arapça Türkçe Okunuşu

 Hz. Peygamber (asm)'e gelen vahiy, biri sarih/açık vahiy, diğeri zımnî/gizli vahiy olmak üzere iki çeşittir.

Sarîh Vahiy: Bu çeşit vahiy, doğrudan doğruya Allah'tan geldiği için, Hz. Peygamber (asm)'in onda hiçbir müdahalesi yoktur. O, bu hususta sadece bir tebliğ edici veya bir tercümandır. Bu sarîh vahiy iki şekilde ortaya çıkmıştır:

a. Kur'an-ı Kerim: Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)'in buradaki vazifesi, sırf tebliğden ibarettir.

b. Kudsî hadisler: Mânası Allah tarafından ilkâ edilen bu çeşit vahiyler konusunda da Hz. Peygamber (asm)'in vazifesi, sadece tercümanlıktır.

Zımnî Vahiy: Zımnî vahiylerde söz konusu olan herhangi bir husus, hulasa halinde gelir ve ana hatlarıyla vahiy ve ilhama dayanır. Konunun tasviri, şekillendirilmesi, izah edilmesi ise, Resullulah Efendimiz (asm.) tarafından yapılır. Hz. Peygamber (asm), vahy-i zımnî ile gelen hususları bazen ilhamla, bazen vahiyle, bazen de kendi kudsî feraset ve içtihadıyla izah eder.

Celcelutiye kasidesinin kendisi değil, onun aslını ifade eden muhtevası itibariyle bir kudsî hadîs gibi veya zımnî bir vahiy olarak telakki edilebilir. Bu nevi vahiylerin Kur’an’da yeri yoktur.

Aslî muhtevası itibariyle zımnî bir vahiy olarak telakki edilen Celcelutiye'yi, Hz. Ali (ra) şerh edip açıklayarak manzum bir kaside halinde tanzim etmiştir. Kasidenin kendisi Arapça’dır ve Arapça kaside olarak tanzim edilmiş, ancak Allah’ın bazı isimleri ve diğer bir takım kelimeler Süryanîce'dir. Bunun birçok hikmeti olabilir:

Evvelâ, âlimlerin bildirdiğine göre, Celcelutiye, engin bir muhtevaya sahiptir. Derin sırları ihtiva eden ve ism-i âzam sırrını taşıyan bir kasidedir. Daha önce İbranîce ve Süryanîce konuşan birçok peygamber bu kasidenin aslî muhtevasıyla münacatta bulunmuş ve o sayede birçok sıkıntılardan kurtulmuşlardır.(bk. Gümüşhanevî, Mecmuatu’l-Ahzab, Şazelî bölümü, s. 508-525). Hz. Ali (ra) de bu muhtevayı tanzim ederken eski peygamberlerin hatırasını yâd etmek maksadıyla Süryanîce kelimeler kullanmış olabilir.

İkincisi; İsm-i âzam sırrını taşıyan bu mühim kasideyle ehil olanların dikkatini çekmiş ve bazı sırları onlarla paylaşmış olabilir.

İmam-ı Gazzalî, hocası İmam Nureddin el-Isfahanî, İmam Ahmed el-Bunî ve Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî’ye göre, Celcelutiye kasidesinin aslı vahiydir. Zahir ve batın ilimlerinin meşhur üstadları olan bu âlimlerin kanaatlerine iştirak etmek ve onların malumat ve beyanlarına itimad etmekte -ilmen ve dinen- bir mahzur görmemekteyiz. Ancak bu kasidenin aslının vahiy olduğuna inanmamak da, inanmak da, kişiyi dinen mes’ul etmez.

Celcelûtiye, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)’ın derslerine istinaden, Hazret-i Ali (ra) tarafından te'lif edilen Süryanice bir kasidedir. Esas mânası bedi' demektir. Mecmuat-ül Ahzab'ın birinci cildinde yer almaktadır. Bediüzzaman, İmam-ı Gazzalî gibi birçok imamların Celcelûtiye'yi şerh ettiklerini söylemiştir. Konu ile alâkalı birçok eser te’lif edilmiştir.

İmam-ı Gazzalî’nin Celcelutiye şerhi, Ziyaaddin Gümüşhanevî Hazretlerinin tanzim ettiği Mecmuatu’l-Ahzab adlı eserinin “Şazelî” adlı cildin 508. sayfasından itibaren başlar. Ancak bu şerhler, kelimelerin mânasından ziyade kasidede yer alan beyitlerin hassâlarını açıklayan bir mahiyettedir. Süryanî kelimelerden az bir kısmının mânası verilmiştir.

Celcelutiye'nin kendisi ise, aynı cildin, 499-531 sayfaları arasında yer almaktadır. Kasidedeki bütün beyitlerin altında onların ebced karşılıkları da yazılmaktadır.

Hazret-i Ali (ra) tarafından Celcelutiye adıyla ve cifir ilmine göre birçok tarih de düşürülerek Süryanî diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duadır. Bir isimler hazinesidir. Allah’ın rahmetini celb etmesi hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah`ın en büyük ismi olan ism-i a'zam bu duanın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duayı okuyarak Allah’a sığınan kimsenin, dünya ve ahiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir.

İmam-ı Gazzalî Hazretleri nakleder ki:

Cebrail Aleyhisselam Peygamber Efendimiz`e (asm) dedi ki:

"Ya Muhammed! Rabb`in sana selam ediyor ve selamın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu."

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm): "Ey kardeşim Cebrail! Bu hediye nedir?" dedi.

Cebrail Aleyhisselam: "Bu hediye, içinde İsm-i Azam ile en geniş kasem bulunan büyük duadır." diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz (asm): "Ey kardeşim Cebrail! Bu duanın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?" diye sordu.

Cebrail Aleyhisselam dedi ki: "Ya Muhammed! Bu duanın adı Bedi`dir (Celcelutiye). İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır. O İsm-i Azam ki:

1. Arş-ı A’la’nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah’ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı!

2. Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nuru olmazdı!

3. Ay’ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, ay ışık veremezdi.

4. Cebrail Aleyhisselam`ın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrail yeryüzüne inemez, semaya çıkamazdı!

5. Mikail Aleyhisselam`ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi.

6. İsrafil Aleyhisselam`ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur’a üfleyemezdi.

7. Azrail Aleyhisselam`ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlûkatın canlarını alamazdı.

8. Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi.

9. Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sabit olmazdı! Bu ismi Adem Aleyhisselam okumuştur! (İmam-ı Gazzalî, Celcelutiye, s.561)"

Celcelutiye Duası


"Bede'tü bibismillahi ruhi bihi nehtedet

Ila keşfi esrarin bibatinihi intavet"


"Ve salleytü fişşani ala hayrı halkihi

Muahmmedin men zahaddalalete velğalet"


"Ilahi lekad aksemtü biismike daiyen

Biacin ehvecin celcelutin helhelet"


"Efizli min’el envari ya rabbi feyzuhü

Bissirri ve ahya meyyiti kalbi bisalsalat"


"Linuhyi hayătel kalbi min densin feyzuhü

Bikayyumin kămessirru fîhi feeşrekat"


"Ve subbe ală kalbi şeăbiybe rahmetin

Bihikmeti mevlănel aziymi binăalet"


"Fesübhăneke Allahümme yă hayre hălikin

Veya hayre hallăkin ve ekreme ben beat"


"Tübelliğuni kasdi ve küllü măribi

Binuri senail ismi verruhi kad alet"


"Ifdi li minel envâri feyzate menzilin

Aleyye ve ahyâ meyyiti kalbi bağlemehet"


"Elâ ve elbisni heybeten ve celâleten

Ve feffe yedel a’dâi anni bitaytağat"


"Ela vahcubnî min adüvvin ve hâsidin

Bi hakkı şemâhın eşbehin selemet semet"


"Elâ vakdi yâ rabbâhü binnuri hâcetî

Ve yessir ümurî ba’de usrin kad inkadat"


"Ve hallısni min külli hevlin ve şiddetin

Bineassin hakîmin katiussirri esbelet"


"Ve selleme bibahrin va’tini hayre berrihâ

Vesbel aleyyessetre ve esfi minel ğalet."


"Ve asmim ve ebkim sümme a’mâ adüvünâ

Vâharesi yâ zelcelâli bihavsemet"


"Ve fî havsem mea devsem ve berasem

Tehasnet bil’ismi aziymi minel ğalet"


"Ve ellif kulûbel âlemiyne biesrihâ

Aleyye ve elbisnîl kabûle bişelhemet"


"Ve âhrisni ya zelcelâli bikâfi kemen

Ve besrin ümûri bihurmeti taytağat"


"Ve ahzilhüm yâ zelcelâli bifazli men

Ileyhi sehat daben elfelâti ve şettet"


"Ve bârik lenâ Allahümme fî külli kesbenâ

Ve halle ukûdel usri ya yûhirtecet"


"Feyâhü ve yâyûhü ve yâ hayre bâriin

Ve yâ men lenel erzâke min cûdihi nümet."


"Nerüddü bikel a’dâe ve seyyidî

Ve bil’ismi nermiyhim minel büdi bişşetet"


"Feente ricaî ya ilâhi ve seyyidî

Fekul limîmil ceysi in rame bî ğalet"


"Feyâ hayre mes’ûlün ve ekrim men atâ

Veya hayre me’mûlin ilû ümmetin halet"


Celcelutiye Kasidesi Tercümesi

Bismillahirrahmanirrahim

1. "Bismillah ile başladım; ruhum, O'nun sayesinde o besmele içinde saklı olan çok sırları keşfetti."

2. "İkincisinde O'nun yarattıklarının en hayırlısı olan Hz. Muhammed'e salavat getirdim. O Muhammed ki (dünyadan) bütün dalalet ve yanlışlıkları gidermiştir."

3. "Ey İlâhım! Senin ismine dayanarak dua ettim. Hep açık olan ve gittikçe parlayan Ehad ve Bedi' isimlerinle sana yalvarıyorum."

4. "Kadîr ve şanı yüce olan isminle senden istedim. Ey güçlü (kadîr) Allah’ım, sen işlerimi kolaylaştır."

5. "Ey Hayy ve Kayyûm olan Allah’ım! Daima, umut ederek sana yalvarıyorum. Ehad ve Bedi' isimlerini şefaatçi yaparak yüksek sesle bağırıp sana yalvarıyorum."

6. "Denizin ortasına vurulan kılıç gibi olan isimlerinle ey yaratanların en hayırlısı olan Allah’ım! Hâdiseleri yönlendiren, savaş ve barışı sağlayan isimlerinle sana yalvarıyorum ki, bu fitne ateşi söndürülsün!"

7. "Ey İlâhım! Her derde, her işe ânında müdahale eden ve sür’atli bir şekilde icabet eden Allah, Ehad ve Bedi' isimlerinle sana yalvarıyorum."

8. "Ki kalbin hayatını canlandırasın, yani ondaki kirleri gideresin. Kayyûmiyetinle onu ayakta tutasın, o kayyûmiyet sırrı onda hep var olsun ve daima parlasın."

9. "Bu Hayy ve Kayyûm nûrunun çok şimşeklerinden bir ziya üzerime parladı, yüzüme (kalbime) bir parıltı geldi ve şimşek çaktı."

10. "Ve kalbimin üzerine rahmet sağanakları döküldü. Kerîm olan, Mevlâ’mız Allah’ın hikmetiyle... Ve bu şekilde, bu rahmet, hikmet, kerem hakikatleri konuştular."

11. "Bundan sonra her yönden nurlar beni kuşattı. Ve büyük olan sahibimiz Allah’ın haşmeti, bizi yüceltti."

12. "Allah’ım seni tenzih ederim, sen yaratanların en hayırlısısın. Ve çok mükemmel bir şekilde çok çok yaratansın ve biat (antlaşma) yapanların en iyisisin!"

13. "Allah’ım! Beni maksadıma ulaştır, bütün ihtiyaçlarımı gider. Hece harfleri şeklinde toplanan Hurûf-u Mukattaa hakkı için..."

14. "Muskama emanet olarak bırakılan harflerin sırrı hürmetine; isimlerinin nûrunun parlaklığı hürmetine; yüce olan ruhların hürmetine;"

15. "Bana nurlardan parlak bir feyiz akıt; üzerime gelsin, Nûr isminle kalbimin ölülüğünü dirilt!"

16. "Ey Allah’ım! Bana bir heybet ve celâl giydir. Düşmanların ellerini ilim sayesinde benden uzaklaştır."

17. "Allah’ım! Benimle her nevi düşman ve hased arasına perde koy, yüce olan ve barışı temin eden Kadîr ve Azîz isimlerinin hürmetine!"

18. "Tecelli etmekte olan Celâl ve azametinin nûruyla; merhamet ve şefkatinle; çok çok bereketli olan Kuddüs isminle, sen bu karanlıkları aydınlığa çevir."

19. "Ey bu milletin Rabbi olan Allah’ım! Sen Nûr ile ihtiyacımı yerine getir. Öyle bir Nûr ki, tecellisi seri olur. Ve hemen iş biter."

20. "Her bir peygamberini bir ism-i a'zama mazhar edip onları mucizelerle muvaffak ettiğin gibi, sen Kâfi isminle işlerimi kolaylaştır." (Mucize değil de sen bana yetersin!)

21. "Ey azamet ve kibriya sahibi, sen sadece bana (ilmî) bir keramet ver; ilim esrarı bana açılsın çünkü sen bütün akılların ve zekâların sahibisin. Onlar ancak seninle açılıyorlar." (Burada " Halîm " kelimesi şefkatli mânasından ziyade aklı, zekâyı hikmet dairesinde kullanan ve taşkınlıklara yol vermeyen zât demektir. Ki Araplar böyle kişilere akıllı / hikmetli mânasında "Halîm" derler. Bu hakikat Sabûr isminin bir nevî tecellisidir.)

22. "Beni her türlü korku ve şiddetten kurtar; ince mânası, kesin olan, hikmetli ve kuşatıcı bir söz ile..."

23. "Ey Celâl Sahibi Allah’ım! Beni "kün" kef' i ile koru! Ey heybetten ve muvaffakiyetsizlikten dolayı kırılan kırık kalpleri tamir eden ve onları canlandıran Allah’ım!"

24. "Bana (ilimden) bir deniz ver ve o denizin karasının en hayırlı kısmını bana nasib et; çünkü sen benim melceimsin ve bütün sıkıntılar, ancak seninle gider..."

25. "Ve üzerime rızkı rahmet seli gibi yağdır. Çünkü insanlar azmış olsa da sen onların umudusun."

26. "Sen düşmanlarımızı sağır, dilsiz ve kör et; (bizim ne yaptığımızı bilmesinler...) Ey güçlü Allah’ım! Sen Celâl ve büyüklüğünle onları kekeme eyle!" (Millete yanlışı anlatmasınlar!)

27. "Alîm ve Ganî isimlerinle beraber Kudretinin dairesinde, İsm-i A'zam'ınla yanlış yapmaktan korundum."

28. "Bütün insanların kalplerini üzerime cevir. Ve Selâm isminin hürmetine bana onlardan bir kabul duygusu nasib et!"

29. "Ya İlâhî işlerimi kolaylaştır ve bize izzet ve yücelik ver. Alî ve A'lâ isimlerinin hürmetine!..."

30. "Ve üstümüze örtünü sarkıtıver; kalplerimize şifa ver; Sen, korkulardan dolayı hastalanan kalplere şifanın ta kendisisin!"

31. "Ey Allah’ım! Bütün çalışmalarımızı bize bereketli kıl ve her şeyi kolaylaştıran "Hû" isminle bütün zorluk düğümlerini çöz!"

32. "Ey İlâhî! Allah, Hû, Hàyra'l-Hàlikîn isimlerinle ve bütün rızıkların, güzelliklerin onun cömertlik hazinesinden gelişip gelen Cevad isminle sana yalvarıyorum."

33. "Senin kudretinle, her cihetten gelen bütün düşmanları reddediyoruz, geri gönderiyoruz! Ve sen ism-i A'zam'ınla, uzaktan onlara vurup, onları dağıtıyorsun!"

34. "Ya Rabbi, ya Ze'l-Celâl Allah’ım! Çöl kelerinin gelip kendisine şikâyette bulunduğu, Hz. Muhammed hürmetine sen o düşmanlarımızı rahmetinden mahrum et!" (Onları başarısız kıl!

35. "Ya İlâhî! Umudum sensin, efendim sensin; eğer bana tam isabet edecek bir ok atmak istemişlerse, sen onların okunu yamult!" (onlara dönsün!)

36. "Ya Rabbi! Kesin olan iraden ile bütün zarar verenlerin tuzaklarını ve içlerinde sakladıkları kinlerini benden çevir."

37. "Ey kendilerinden dilekte bulunulanların en hayırlısı ve ihsan edenlerin en hayırlısı; ey umut edilenlerin en hayırlısı, Sen gelmiş geçmiş bu ümmete rahmet eyle!" (Onları muvaffak eyle!)

38. "İsmi Nûr ve güzellik olan yıldızımı parlat; günler ve asırlar boyunca, ey sürekli parlayan Nûr olan Allah’ım!"

39. "Senin Allah, Ehad, Celâl, Celîl, Bedi', ..., isimlerin hep parlamaktadırlar."

40. "Bütün dualara kesin cevap veren isimlerini sayarak..." "O isimlerinin ortaya çıkıp parlamasıyla çevrenin bereketiyle....."

41. "Nûr lambası, tutuşturuluyor, gizlice açıklanıyor. Lambaların lambası tutuşturuluyor, gizlice aydınlanıyor."

42. "Celâl ve Hàlık isimlerinin nûruyla; ve kibriyanla; çok bereketli olan Kuddüs ismiyle; bu fitne ateşi söndürüldü."

43. "Allah, Hû, Samed, Cebbar, Kahhar isimleriyle ve savaş deniziyle yükselen düşmanlık ateşi söndürülecektir."

44. "Allah, Hak, ..., Cemîl, Vedûd ve Mucîb, ... isimlerinin hürmetine..."

45. "Mürîd, Cemîl, Zâhir isminle taksim edilen; yüce ve yüceltilen ayetlerin (ve tefsirlerinin) şanı hürmetine..."

46. "..." ; 47. "..."; 48. "..." (1)

49. "Selâm isminle duamı kabul et ve benimle beraber ol; düşmanlara karşı bana sen kâfi gel; çünkü onlar çok azdılar."

50. "Ey yüceler yücesi, sen gerçekten yücesin; sen gerçek Haksın, diğer işler sadece araya giren bir rüzgâr esintisi gibidir."

51. "Senin dergâhına gelen ve iltica eden bütün havl (kasdî güç) ve şiddetli saldırı, ancak seninledir ve senin bu kuvvetinle ancak zulmet dağılır."

52. "Tâhâ, Yâsîn ve Tâsîn ile bizim için ol, saadetimiz için Tâ Sîn Mîm ile bize dön!"

53. "Kâf, Hâ, Yâ, Ayn ve Sadlarıyla; bizi kuşatan her kötü gözden korunuruz!"

54. "Hâ, Mîm, Ayn sonra Sîn ve Kaflarıyla; Selâm isminle her nevi kötülükten korunuruz!"

55. "Kaf ve Nûn ve onlardan sonraki Hâ Mîm ile yine korunuruz. Ve Duhan suresinde sağlam bir sır vardır."

56. "Elif Lam ile ve Nîsâ sûresiyle ve Mâide ukùduyla; En'âm ve Nûr surelerinde bir nur parlamıştır."

57. "Elif Lâm sonra peşlerindeki "Ra" sırrıyla; Nûr isminle bütün (süflî) ruhanîlerin üstüne çıktım."

58. "Elif Lam sonra Mîm ve Ra'sı ile ruhların mecmaına yükseldim. Fakat hakiki Ruh çok yücedir."

59. "Kitabın (Kur'an'ın) bütün Hâ Mîm'lerinin sırrıyla üzerime Nûr isminin fazlı aksın, ey bölümlere ayrılmış Nûr!"

60. "Amme, Abese, Nâziat ve Târik sûrelerinle Ve's-Semâ-i Zâti'l-Burûc ve Zilzal sûrelerinde..."

61. "Tebâreke, sonra Nûn, sonra Seele Sâil sûreleri hürmetine. Hümeze, Ve'ş-Şemsi Küvvirat surelerinde..."

62. "Ve'z-Zâriyât-i Zerven, Ve'n-Necmi İzâ Hevâ ve İkterabet sûreleriyle bana işler yakınlaştırıldı."

63. "Bütün Kur'an sûrelerinin içinde hizip ve ayet olarak, okuyanın okuduğu ve manen nâzil olduğu kadar sırlar vardır."

64. "İşte ey Allah’ım! Senin fazlınla bu şekilde yazdırdığın üstün kitaplar hürmetine sana yalvarıyorum."

65. (Mealen) "Rahman ve Rahim isminin tecellisiyle yeni ve harika olarak esmâ-i hüsnâna dayanılarak yazılmışlar ve Hakîm ismiyle taksim edilmişler."

66. "... Senin esmâ-i hüsnân sırrıyla fetih ve nasrı (ilâhî yardımı) sür’atli netice verirler."

67. "Kibriya ve hâkimiyetinin nuruyla ey efendim! Âyetü'l-Kübra ile beni âni felaketlerden emin kil!"

68. "Ey İlâhım, zuhûr ve kemalâtının hakkı için ve bu şekilde odaklanan esmâ-i hüsnân ile beni dağınıklıktan kurtar..."

70. "Bunlar Nûr harfleridir. Yüce ve yüksektirler. Asâ-yı Mûsa ismiyle de karanlık dağıldı."

71. "Ya Rabbi onun sırrıyla sana yalvarıyorum. Gayet zillet içindeki birinin yalvarışıyla… Ki; onunla insanlar hidayet buluyor…"

72. "Bu mânadaki bütün kelimelerin şan ve şerefi, üstünlüğü vardır. Günler ve çağlar devam ettikçe; Ya Rabbi sen şefkat et!"

73. "Ya Rabbi, gerçekten ben Seni çağırdım; bütün ayetlerle ve ayetlerin içindekileriyle Sana yalvardım!"

74. "İşte bütün bunlar nur kelimeleridir, onların hususiyetlerini topla. Ve mânalarını tahkik et; bütün hayır onlarla tamamlanır…"

75. "İşte Ya Rabbi, bana muahhar bir yardımcıyı daima hazır et: Allah’ın ifriti; onunla bütün sıkıntılarımı gider…"

76. "O ifrit içinde bana itaat eden bir hizmetkârı musahhar kıl; Fatiha ve peşinde gelen Kur'an hurufâtı hürmetine…"

77. "İşte Ya Rabbi! Senin o İsm-i A'zam'ınla Sana yalvarıyorum ki; onunla dua edildiği zaman bütün işler kolaylaşır."

78. "Ya İlâhî! Sen zayıflığıma acı, zellelerimi bağışla; o dua sayesinde ki, bütün peygamberler onlarla dua etmiş ve yalvarmıştır…"

79. "Ey Hàlikım! Ey Efendim! İhtiyacımı kaza et. Ya Rabbi bütün işlerim sana teslimdir…"

80. "Ya Rabbi! Hz. Muhammed'in sana olan yakınlığıyla (velayetiyle) sana yalvarıyorum ve onda birleşen Esmâ-i Hüsnâ'n ile Sana yalvarıyorum."

81. "Sen cömertliğinle, af ve safhınla tövbelerimizi kabul etmekle miskin olan kuluna muamele et; beni kötü bakışlardan koru!"

82. "Beni hayra, doğruluğa ve takvaya muvaffak eyle ve yüksek cemaat ile Firdevs Cennetine yerleştir."

83. "Hayatımda ve öldükten sonra ve kabrin karanlıklarını üstümden atıp, nuru görünce bana şefkatle muamele et."

84. "Ve haşirde ya İlâhî amel defterimi beyaz kıl; eğer tartılarım hafif gelirse, Sen onları ağırlaştır."

85. "Beni hızla Sırat sınırından geçir. Beni ateşin (cehennemin) ve içindekilerin sıcaklığından koru!"

86. "Ve işlediğim bütün günahlarda bana müsamaha göster. Çok çok kabarık olsa da benim bütün günahlarımı affet…"

87. "İste ey şanı yüce İsm-i A'zam'ı taşıyan! Sen tehlikeli bütün durumlardan kurtulacaksın, sonunda selamete ereceksin."

88. "Dövüş, çekinme; savaş, korkma; vahşilerle mamur olmuş bütün her yere bas!"

89. "Karşıla, kaçma; dilediğin her düşmanla mücadele et; her yeri kuşatmış olsalar da kralların şiddetinden korkma!"

90. "Korkacağın bir yılan olmayacak; göreceğin bir akrep olmayacak ve sallanarak sana gelen bir arslan olmayacak!"

91. "Kılıçtan korkma, hançerin darbesinden korkma, mızraklardan korkma ve okların şerrinden de korkma!"

92. "İşte bunu okuyanın mükâfâtı Zât-i Ahmediye'nin şefaatidir. Ve cennetlerde saf olmuş hurilerle beraber haşrolacaktır."

93. "Ve bil ki, Hz. Muhammed Mustafa peygamberlerin en hayırlısıdır. Ve Allah’ın dağınık (çeşit çeşit) yaratıklarının en üstünüdür."

94. "Her ihtiyacın anında O'nun (asm) makamını kendine şefaatçi yap; Ondan iste ki zulümden ve azgınlardan kurtulasın…"

95. "Ya Rabbi! Her gün ve her saat, her eşya hareket ettikçe, Sen, mücteba olan Hz. Muhammed Mustafa'ya salât ve rahmet indir."

96. "Sen o Resul-i müctebaya ve bütün ailesine salât indir; yer bitkileri ve rüzgârın esintileri kadar."

97. "Yeri ve göğü dolduran bir salât ile Ona salavât indir. Parlayan gök gürlemeleriyle beraber, yağan bulutların yağmuru kadar…"

98. "Ey Muhammed (asm), bizzat Allah ve meleklerinin sana salât ve selam etmesi sana yeter."

99. "Sen de daima, yalvararak O'na selam ve barış elini uzat. Güneş doğup günler ve çağlar geçtikse…"

100. "Haşim ailesinden temiz olanlara da selam et. Hacıların hac edip verdikleri selam sayısınca…"

101. "Ya İlâhî! Ömer ile beraber Ebu Bekir'den razı ol; sâbit-kadem olan Haydar ile beraber Osman'dan da razı ol:"

102. "Ve böylece bütün Âl ve Ashabtan da razı ol, evliya, salihler ve içlerinde barınanlardan da razı ol…"

103. "Bu Hz. Muhammed'in amcasının oğlu olan Ali'nin makalesidir. Mahlûkatla alâkalı bütün bilgi sırları ve gizli bilgiler onda toplanmıştır."



3 Kasım 2016 Perşembe

Namaz Duaları Türkçe - Arapca Okunuşu

Subhaneke

سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ ﴿﴾ وَتَبَارَكَ اسْمُكَ ﴿﴾ وَتَعَالَى جَدُّكَ ﴿﴾ وَلاَ إِلَهَ غَيْرُكَ

Okunuşu:
Subhânekellâhumme ve bi hamdik ve tebârakesmuk ve teâlâ cedduk (ve celle senâuk*) ve lâ ilâhe ğayruk
Ve celle senâük yalnızca cenaze namazlarında kullanılır.

Anlamı:
Allah'ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur.

Ettehiyyâtu

التَّحِيَّاتُ لِلَّهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ ﴿﴾السَّلامُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ ﴿﴾ السَّلامُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ ﴿﴾ أَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ ﴿﴾ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

Okunuşu:
Ettehiyyâtu lillâhi vessalevâtu vettayibât. Esselâmu aleyke eyyuhen-Nebiyyu ve rahmetullahi ve berakâtuhu. Esselâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhis-Sâlihîn. Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ve eşhedu enne Muhammeden abduhû ve Rasuluh.

Anlamı:
Dil ile, beden ve mal ile yapılan bütün ibadetler Allah'a dır. Ey Peygamber! Allah'ın selamı, rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Selam bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kulları üzerine olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki, Muhammed, O'nun kulu ve Peygamberidir.

Allâhumme Salli

اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ ﴿﴾ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيم ﴿﴾ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

Okunuşu:
Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidun mecîd.

Anlamı:
Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.

Allâhumme Barik

اللَّهُمَّ بَارِكَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ ﴿﴾ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيم ﴿﴾ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ

Okunuşu:
Allâhumme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidun mecîd

Anlamı:
Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine hayır ve bereket ver. İbrahim'e ve İbrahim'in ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık yalnız sensin, şan ve şeref sahibi de sensin.

Rabbenâ âtina

رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Okunuşu:
Rabbenâ âtina fid'dunyâ haseneten ve fil'âhirati haseneten ve kınâ azâbennâr.

Anlamı:
Allah'ım! Bize dünyada iyilik ve güzellik, ahirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azabından koru.

Rabbenâğfirlî

رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ

Okunuşu:
Rabbenâğfirlî ve li-vâlideyye ve lil-Mu'minine yevme yekûmu'l hisâb.

Anlamı:
Ey bizim Rabbimiz! Beni, anamı ve babamı ve bütün mü'minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde) bağışla

Kunut Duaları

اَللَّهُمَّ إِنَّا نَسْتَعِينُكَ وَ نَسْتَغْفِرُكَ وَ نَسْتَهْدِيكَ ﴿﴾ وَ نُؤْمِنُ بِكَ وَ نَتُوبُ اِلَيْكَ ﴿﴾ وَ نَتَوَكَّلُ عَلَيْكَ وَنُثْنِى عَلَيْك اْلخَيْرَ كُلَّهُ نَشْكُرُكَ وَ لاَ نَكْفُرُكَ ﴿﴾ وَ نَخْلَعُ وَ نَتْرُكُ مَنْ يَفْجُرُكَ

Okunuşu:
Allâhumme innâ nesteînuke ve nestağfiruke ve nestehdik. Ve nu'minu bike ve netûbu ileyk. Ve netevekkelu aleyke ve nusni aleykel-hayra kullehu neşkuruke ve lâ nekfuruke ve nahleu ve netruku men yefcuruk

Anlamı:
Allahım! Senden yardım isteriz, günahlarımızı bağışlamanı isteriz, razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz. Sana inanırız, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz. Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek seni hayır ile överiz. Sana şükrederiz. Hiçbir nimetini inkar etmez ve onları başkasından bilmeyiz. Nimetlerini inkar eden ve sana karşı geleni bırakırız.

اَللَّهُمَّ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَ لَكَ نُصَلِّى وَ نَسْجُدُ ﴿﴾ وَ اِلَيْكَ نَسعْىَ وَ نَحْفِدُ ﴿﴾ نَرْجُو رَحْمَتَكَ وَ نَخْشَى عَذَابَك ﴿﴾ اِنَّ عَذَابَكَ بِاْلكُفَّارِ مُلْحِقٌ

Okunuşu:
Allâhumme iyyâke na'budu ve leke nusalli ve nescudu ve ileyke nes'a ve nahfidu nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilkuffâri mulhık

Anlamı:
Allahım! Biz yalnız sana kulluk ederiz. Namazı yalnız senin için kılarız, ancak sana secde ederiz. Yalnız sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız. İbadetlerini sevinçle yaparız. Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz. Azabından korkarız, şüphesiz senin azabın kafirlere ve inançsızlara ulaşır.



Namaz Sureleri Türkçe - Arapca Okunuşu

Ayet-el Kursi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاو ;َاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَئُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ﴿٢٥٥

Okunuşu:
Allâhu lâ ilâhe illâ huve-lhayyu-l kayyûm(u) lâ te/ḣużuhu sinetun velâ nevm(un) lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fi-l-ard(i) men że-lleżî yeşfe’u ‘indehu illâ bi-iżnih(i) ya’lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḣalfehum velâ yuhîtûne bişey-in min ‘ilmihi illâ bimâ şâ(e) vesi’a kursiyyuhu-ssemâvâti vel-ard(a) velâ yeûduhu hifzuhumâ vehuve-l’aliyyu-l’azîm(u)


Anlamı:
O'ndan başka ilah olmayan Allah, hay ve kayyumdur (ezel ve ebedidir). O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerlerde olan şeyler O'nundur. İzni olmaksızın O'nun yanında şefaat eden yoktur. Halkın önünde ve arkasında olanı (istikbal ve maziyi) bilir. İnsanlar O'nun ilminden, O'nun isteğinden başkasını ihata edemezler. Kürsisi semaları ve yeri içine alır. Onların hıfzı O'nu (Cenab-ı Ecelli Ala'yı) yormaz. O, pek yüksek ve büyüktür.

Fatiha Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
١﴾ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿٢﴾ اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٣﴾ مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿٤﴾ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿٥﴾ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ ﴿٦﴾ صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ ﴿٧

Okunuşu:
Elhamdu lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budu ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel mustakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.

Anlamı:
Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü'nün sahibi olan Allah'a mahsustur. (Allahım!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir.

Fil Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْف۪يلِۜ ﴿١﴾ اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ ف۪ي تَضْل۪يلٍۙ ﴿٢﴾ وَاَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْراً اَبَاب۪يلَۙ ﴿٣﴾ تَرْم۪يهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجّ۪يلٍۖۙ ﴿٤﴾ فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَأْكُولٍ ﴿٥

Okunuşu:
Elem tera keyfe fe'ale rabbuke biashâbilfîl. Elem yec'al keydehum fî tadlîl. Ve ersele aleyhim tayran ebâbîl. Termîhim bihicâratin min siccîl. Fece'alehum ke'asfin me'kûl.

Anlamı:
(Ey Muhammed! Kâbe'yi yıkmaya gelen) Fil sahiblerine Rabbinin ne ettiğini görmedin mi? Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi. Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı.

Kurayş Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
لِا۪يلَافِ قُرَيْشٍۙ ﴿١﴾ ا۪يلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَٓاءِ وَالصَّيْفِۚ ﴿٢﴾ فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هٰذَا الْبَيْتِۙ ﴿٣﴾ اَلَّذ۪ٓي اَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَاٰمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ ﴿٤

Okunuşu:
Li'î lâfi Kurayş'in. Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf. Felya'budû rabbe hâzelbeyt. Ellezî et'amehum min cû'in ve âmenehum min havf.

Anlamı:
Kureyş kabilesinin yaz ve kış yolculuklarında uzlaşması ve anlaşması sağlanmıştır. Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Kâbe'nin Rabbine kulluk etsinler.

Mâun Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يُكَذِّبُ بِالدّ۪ينِۜ ﴿١﴾ فَذٰلِكَ الَّذ۪ي يَدُعُّ الْيَت۪يمَۙ ﴿٢﴾ وَلَا يَحُضُّ عَلٰى طَعَامِ الْمِسْك۪ينِۜ ﴿٣﴾ فَوَيْلٌ لِلْمُصَلّ۪ينَۙ ﴿٤﴾ اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَۙ ﴿٥﴾ اَلَّذ۪ينَ هُمْ يُرَٓاؤُ۫نَۙ ﴿٦﴾ وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ ﴿٧

Okunuşu:
Era'eytellezî yukezzibu biddîn. Fezâlikellezî, yedu'ulyetîm. Ve lâ yehuddu alâ ta'âmilmiskîn. Feveylun lilmusallîn. Ellezîne hum an salâtihim sâhûn. Ellezîne hum yurâûne. Ve yemne'ûnelmâ'ûn.

Anlamı:
(Ey Muhammed!) Dini yalan sayanı gördün mü? Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur. Vay o namaz kılanların haline ki: Onlar kıldıkları namazdan gâfildirler. Onlar gösteriş yaparlar. Onlar basit şeyleri (ödünç) dahi vermezler.

Kevser Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِنَّٓا اَعْطَيْنَاكَ الْـكَوْثَرَۜ ﴿١﴾ فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْۜ ﴿٢﴾ اِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْاَبْتَرُ ﴿٣

Okunuşu:
İnnâ a'taynâkelkevser. Fesalli lirabbike venhar. İnne şânieke huvel'ebter.

Anlamı:
(Ey Muhammed!) Doğrusu sana pek çok nimet vermişizdir. Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Doğrusu adı, sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan kimsedir.

Kâfirûn Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ يَٓا اَيُّهَا الْـكَافِرُونَۙ ﴿١﴾ لَٓا اَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَۙ ﴿٢﴾ وَلَٓا اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَٓا اَعْبُدُۚ ﴿٣﴾ وَلَٓا اَنَا۬ عَابِدٌ مَا عَبَدْتُمْۙ ﴿٤﴾ وَلَٓا اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَٓا اَعْبُدُۜ ﴿٥﴾ لَـكُمْ د۪ينُكُمْ وَلِيَ د۪ينِ ﴿٦

Okunuşu:
Kul yâ eyyuhel kâfirûn. Lâ a'budu mâ ta'budûn. Ve lâ entum âbidûne mâ a'bud. Ve lâ ene âbidun mâ abedtum. Ve lâ entum âbidûne mâ a'bud. Lekum dînukum veliye dîn.

Anlamı:
(Ey Muhammed!) De ki: Ey inkârcılar! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma da sizler tapmazsınız. Ben de sizin taptığınıza tapacak değilim. Benim taptığıma da sizler tapmıyorsunuz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.

Nasr Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ ﴿١﴾ وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اَفْوَاجاًۙ ﴿٢﴾ فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّاباً ﴿٣

Okunuşu:
İzâ câe nasrullahi velfeth. Ve raeytennâse yedhulûne fî dinillâhi efvâcâ. Fesebbih bihamdi rabbike vestağfirh. İnnehû kâne tevvâbâ.

Anlamı:
(Ey Muhammed!) Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O'ndan bağışlama dile, çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir.

Tebbet Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
تَبَّتْ يَدَٓا اَب۪ي لَهَبٍ وَتَبَّۜ ﴿١﴾ مَٓا اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَۜ ﴿٢﴾ سَيَصْلٰى نَاراً ذَاتَ لَهَبٍۚ ﴿٣﴾ وَامْرَاَتُهُۜ حَمَّالَةَ الْحَطَبِۚ ﴿٤﴾ ف۪ي ج۪يدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ ﴿٥

Okunuşu:
Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb. Mâ eğnâ anhu mâluhû ve mâ keseb. Seyeslâ nâren zâte leheb. Vemraetuhû hammâletelhatab. Fî cî dihâ hablun min mesed.

Anlamı:
Ebû Leheb'in elleri kurusun; kurudu da! Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi. Alevli ateşe yaslanacaktır. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır.

İhlas Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ ﴿١﴾ اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ ﴿٢﴾ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ ﴿٣﴾ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ ﴿٤

Okunuşu:
Kul hüvellâhü ehad. Allâhussamed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehû küfüven ehad.

Anlamı:
(Ey Muhammed!) De ki: O Allah bir tektir. Allah her şeyden müstağni ve her şey O'na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiç bir şey O'na denk değildir.

Felak Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ ﴿١﴾ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ ﴿٢﴾ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ ﴿٣﴾ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ ﴿٤﴾ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ ﴿٥

Okunuşu:
Kul e'ûzu birabbilfelak. Min şerri mâ halak. Ve min şerri ğasikın izâ vekab. Ve min şerrinneffâsâti fil'ukad. Ve min şerri hâsidin izâ hased.

Anlamı:
(Ey Muhammed!) De ki: Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım.

Nâs Sûresi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ ﴿١﴾ مَلِكِ النَّاسِۙ ﴿٢﴾ اِلٰهِ النَّاسِۙ ﴿٣﴾ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ ﴿٤﴾ اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ ﴿٥﴾ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ ﴿٦

Okunuşu:
Kul e'ûzu birabbinnâsi. Melikinnâsi. İlâhinnâs. Min şerrilvesvâsilhannâs. Ellezî yuvesvisu fî sudûrinnâsi. Minelcinneti vennâs.

Anlamı:
(Ey Muhammed!) De ki: İnsanlardan ve cinlerden ve insanların gönüllerine vesvese veren o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların ilahı, insanların hükümranı ve insanların Rabbi olan Allah'a sığınırım.



2 Kasım 2016 Çarşamba

Nazar Duası - Nazar Ayeti

Nazar Ayeti

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm

Ve-in yekâdü’llezîne keferû le-yüzlikûneke bi-ebsârihim lemmâ semiu’zzikra veyekûlûne innehû le-mecnûne vemâhüve illâ zikrun li’l-‘âlemîn.



Türkçe Anlamı:

Hakîkat o küfredenler zikri işittikleri zaman az kaldı gözleriyle seni yıkacaklardı. Hâlâ da (kin ve hasedlerinden) “O mutlaka mecnundur” diyorlar. Halbuki O (Kur’ân bütün) âlemler için (mahza) şereften başka (bir şey) değildir. (Kalem s. 51-52)

Nazar Duası



Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm

Allâhümma’hrusnâ bi-‘aynike’lletî lâ-tenâmu, ve’hfaznâ bi-ra’fetike’lletî lâ-terâmu, ve’rhamnâ bi-kudretike ‘aleynâ felâ tühlik ve ente sikatünâ ve recâunâ, yâ erhame’r râhimîne ve yâ ekreme’l-ekremîne. “Allâhümme, yâ mukallibe’l-kulûb, sebbit kulûbenâ ‘alâ dînike ve tâ‘atike.” “Allâhümme’c‘al fî kalbî nûran ve fî basarî nûran ve fî sem‘î nûran ve ‘an yemînî nûran ve ‘an yesârî nûran ve fevkî nûran ve tahtî nûran ve emâmî nûran ve halfî nûran ve’c‘al lî nûran.” (Buhârî)
El-hamdü li’llâhi’llezî tevâda‘a küllü şey’in li-‘azametihî ve’l-hamdü li’llâhi’llezî zelle küllü şey’in li-‘izzetihî, ve’l-hamdü li’llâhi’llezî hada‘a küllü şey’in li-mülkihî, ve’l-hamdü li’llâhi’llezî istesleme küllü şey’in li-kudretihî

Türkçe Anlamı:

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla.
Allâh’ım! Bizi uyumayan zâtınla koru. Dâimî şefkatinle bizi muhâfaza et.
Bize kudretinle merhamet et. Bizi helâk etme! Ey merhametlilerin merhametlisi. Ey ikrâm edenlerin en keremlisi. Sen bizim güvencemiz ve umûdumuzsun. Ey kalbleri çeviren Allâh’ım! Benim kalbimi Senin dînin üzerine ve Sana itaat üzerine sâbit kıl. Allâh’ım! Kalbimde, bakışımda, dinleyişimde, sağımda, solumda, altımda, üstümde, önümde ve arkamda nûr kıl, aydınlık yap.
Bütün hamdler; her şeyin, azameti önünde eğildiği Allâh’a âittir.
Bütün hamdler; her şeyin, izzeti önünde zelîl olduğu Allâh’a âittir.
Bütün hamdler; her şeyin, saltanâtı önünde eğildiği Allâh’a âittir.
Bütün hamdler; her şeyin, kudreti önünde teslîm olduğu Allâh’a âittir.

Şifa İçin Okunacak Salevat-ı Şerife

ŞİFÂ İÇİN OKUNACAK SALEVÂT-I ŞERÎFE

Bu salevât, şifâ için faydasına inanılarak bol bol okunması tavsiye edilir. ِ



Allâhümme salli ‘alâ seyyidinâ, Muhammedin tıbbül kulûbi ve devâihâ ve âfiyetül ebdâni ve şifâihâ ve nûru’l ebsâri ve ziyâihâ ve ‘alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim.

Türkçe Anlamı:

Ey Allâh’ım! Kalblerin tabîbi ve ilâcı, bedenlerin âfiyeti ve şifâsı, gözlerin nûru ve ışığı olan Hazret-i Muhammed (s.a.v.) Efendimizin, âlinin ve ashâbının üzerine salât olsun. Onları mübârek eyle ve selâmet üzere kıl

Hizb-i Emir Buhari Duası

Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm

Allâhümme salli ‘alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve sellim
Ya uddeti inde şiddeti
Veya ğavsi inde kurbeti
veya hârisî inde külli müsibetî
Veya hâfizî inde külli beliyyetî
Ve sallallâhü ‘alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve sellem.”



Türkçe Anlamı:

“Allâh’ım! Muhammed (s.a.v.) Efendi-miz’in âline ve ashâbına salât ve selâm eyle.
Ey sıkıntı anlarımda destekçim, Ey kederli anlarımda yardımcım, Ey her musîbette gözetip kollayanım, Ey her belâ anında koruyucum; Muhammed (s.a.v.) Efendimiz’in âline ve ashâbına salât ve selâm eyle.”

Seyyidü'l İstiğfar Duası

Şeddâd bin Evs (r.a.)’den Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Seyyidü’l istiğfar Allâhü Te‘âlâdan şu yolda mağfiret dilemektir:



Allâhümme ente Rabbî lâilâhe illâ ente halaktenî ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve va‘dike mesteta‘tü e‘ûzü bike min şerri mâ sana‘tü ebûu leke bi-ni‘metike aleyye ve ebûu bizenbî fağfirlî feinnehû lâ yağfiru’z-zunûbe illâ ente.

Türkçe Anlamı:

“Allâh’ım! Sen Rabbimsin, İbâdete layık hiçbir ilâh yoktur, yalnız Sen varsın; beni Sen yarattın, şüphesiz ben Senin kulunum ve gücüm yettiği kadar ezelde Sana verdiğim ahd-ü va‘d üzere sâbitim. Allâh’ım! İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana ihsan buyurduğun ni‘metini Zât-ı ulûhiyyetine i‘tiraf ederim. Günâhımı da i‘tiraf ederim. Günâhımı bağışla! Çünkü günâh bağışlamak kimsenin haddi değildir. Ancak Sen bağışlarsın.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz buyurur ki: Bu seyyidü’l istiğfar duâsını her kim kalbiyle sevab ve fazîletine inanarak gündüz okursa ve akşam olmadan ölürse o kimse ehli cennet câmiasındandır. Her kim de sevab ve fazîletine inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse o kimse ehli cennet zümresindendir. (Tecrîd-i Sarîh, 12.c., 333.s.)

Tevbe ve istiğfâra devam eden kimseye Allâhü Te‘âlâ her sıkıntıdan bir kurtuluş ve her darlıktan bir genişlik verir ve ummadığı yerden kendini rızıklandırır.

“(Habîbim) Sen onların içinde olduğun halde Allâh onlara azâb edecek değildir. Ve onlar istiğfâra devam ederken (bağışlanmalarını isteyenler bulunurken) de Allâh onlara azâb edecek değildir.” (Enfâl, 33)

Şifa Ayetleri

Îkâz: Şifâ âyetleri, her seferinde altı âyetin tamâmını okumak şartı ile sabah ve akşam yedişer def‘a okunacaktır.ِ



Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm
Ve yeşfi sudûre kavmin mü’minîn. (Tevbe, 14)
Ve şifâun li-mâ fî’s-sudûr. (Yûnus, 57)
Yahrucu min butûnihâ şarâbun muhtelifun elvênuhu fîhi şifâun li’n-nâs. (Nahl, 69)
Ve nünezzilü mine’l-kur’âni mâ hüve şifâun ve rahmetün li’l-mü’minîn. (İsrâ, 82.)
Ve izâ maridtü fe-hüve yeşfîn. (Şuarâ, 80)
Kul hüve li’llezîne âmenû hüden ve şifâ’. (Fussilet, 44)

Türkçe Anlamları:

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla.
Mü’min toplumun kalplerini ferahlatsın. (Tevbe, 14)
Gönüllerde olan dertlere, bir şifâdır. (Yûnus, 57)
Onların (arıların) karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar. Onda insanlar için bir şifâ vardır. (Nahl, 69)
Biz Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki O, müminler için şifâ ve rahmettir. (İsrâ, 82)
Hastalandığım zaman O, bana şifâ verendir. (Şu‘arâ, 80)
Deki; O inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuz ve şifâdır. (Fussilet, 44)

Sıkıntı ve Darlıkta Okunacak Dua

Hz. Sa‘d (r.a.) anlatıyor: Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular ki; “Balığın karnında iken, Zü’n-Nûn’un (Yûnus aleyhisselâmın) yaptığı duâ şu idi


Lâilâhe illa ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn.

Allâh’ım! Senden başka ilâh yoktur, Seni her çeşit kusurdan tenzîh ederim. Ben nefsime zulüm edenlerdenim.” Bununla duâ edip de icâbet görmeyen yoktur.
Hz. İbn-i Abbas (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.) üzüntü sırasında şu duâyı okurdu



Lâilâhe illâllâhü’l-azîmü’l-halîmü, Lâilâhe illallâhu rabbü’l arşi’l-azîm. Lâilâhe illâllâhü rabbü’s-semâvâti verabbü’l-‘ardı verabbü’l-‘arşi’l-kerîm.

Türkçe Anlamı:

Halîm ve Azîm olan Allâh’tan başka ilâh yoktur. Büyük Arş’ın Rabbi olan Allâh’tan başka ilâh yoktur. Kıymetli Arş’ın Rabbi, Arz’ın Rabbi, Semâvâtın Rabbi olan Allâh’tan başka ilâh yoktur. (Buhârî: Daavât 27, Müslim: Zikir 83)

Âyeti kerîmede Yûnus (a.s.)’ın duâsının kabul edilmesi, Rabbine yaptığı tesbihâtla îzâh edilmiştir. “Eğer çok tesbîh edenlerden olmasa idi, insanların tekrar dirilecekleri güne kadar balığın karnında kalacaktı.” (Saffat, 143-144)

(Ey mü’minler!) Yoksa sizden önce gelip geçmiş kavimlerin başlarına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokundu ve öylesine sarsıldılar ki Peygamber ve O’nunla beraber îman edenler nihâyet “Allâh’ın yardımı ne zaman gelecek?” dediler. İşte o zaman (onlara), şüphesiz Allâh’ın yardımı yakın (denildi). (Bakara, 214)