Kıyamet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kıyamet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2016 Perşembe

Ve O Gün Yaklaşmakta (Kıyamet ile İlgili Ayetler)

Kıyamet günün zamanı

Ve: "Eğer gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?" diyorlar.

De ki: "Size vaad edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz." (SEBE/29-30)

Yaklaşan yaklaştı. Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur. (NECM/57-58)

(Onlar): "Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar

De ki: "(O'na ait) bilgi, Allah'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." (MÜLK/25-26)

Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.

Sen nerde, onu anlatmak nerde?

Onun son ilmi Rabbine aittir. (NAZİ'AT/42-44)

İnsanlar sana kıyamet saaatini soruyorlar. De ki: "Onun ilmi ancak Allah'ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur." (AHZAB/63)

Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O'na döndürüleceksiniz. (ZUHRUF/85)

Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (A'RAF/187)

Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır. (LOKMAN/34)

Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur. (NEBE/17)

Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. (NAHL/77)

Kıyamet günü kesin bir gerçektir

Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

(Ey Muhammed!) De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. (CASİYE/26)

Olacak vak'a olduğu zaman

Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur. (VAKİ'A/1-2)

Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır. (MÜRSELAT/7)

Kıyamet saatinden kaçış yoktur

Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar. (KEHF/53)

Yaklaşarak gelmektedir

Bu kitabı ve ölçüyü hakla indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır! (ŞURA/17)

İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar. (ENBİYA/1)

Yaklaşan yaklaştı. (NECM/57)

Apansız gelecektir

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler. (YASİN/49-50)

Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. (ENBİYA/40)

Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar? (MUHAMMED/18)

Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar? (ZUHRUF/66)

Tek bir çığılıktan ibarettir

Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir. (SAFFAT/19)

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir. (YASİN/49)

Daha önce ne tanınmış, ne görülmüştür

Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır. (KAMER/6)

Kıyamet gününün tasviri

Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,

Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.

O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. (ZİLZAL/1-5)

Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,

Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

İşte o gün olacak olur.

O gün gök yarılmış, sarkmıştır. (HAKKA/13-16)

O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.

Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.

Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur. (NEBE/18-20)

Dağlar serpildikçe serpildiği

Dağılıp toz duman haline geldiği (VAKİ'A/5-6)

O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur. (MEARİC/8-9)

Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

(Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak."

"Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak."

"Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin." (TAHA/105-107)

Kıyamet günü insanlar kabirlerinden çıkıp toplanırlar

Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır. (KEHF/99)

Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar. (YASİN/51)

Göklerde ve yerde olan herkes korkuya kapılmıştır

Sûr'a üfürüldüğü gün Allah'ın diledikleri müstesna göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O'na gelirler. (NEML/87)

Kafirler simalarından tanınırlar

Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur. (RAHMAN/41)

Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı. (KALEM/43)

Sûr'a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız. (TAHA/102)

Kafirlerin yüzleri kapkaradır

Hem o kıyamet günü görürsün ki, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır. Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi? (ZÜMER/60)

Gözleri dehşet içindedir

Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler.

O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır. (İBRAHİM/42-43)

Müminler nurlarından tanınırlar

O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir) İşte büyük kurtuluş budur!

O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır. (HADİD/12-13)

Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

Güler, sevinir. (ABESE/38-39)

Kıyamet günü Allah'ın izni olmadan kimse söz söyleyemez

O gün gelince Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur. (HUD/105)

O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin. (TAHA/108)

Kıyamet günü sorgulanırlar

Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.

Allah'a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah'a koştukları ortakları inkâr ederler. (RUM/12-13)

O gün ki, hepsini mahşere toplayacağız, sonra da o şirk koşanlara "Haydi yerlerinize! Siz de, ortak koştuklarınız da!" diyeceğiz. Artık aralarını iyice açmışız. O ortak koştukları şeyler, "Siz bize tapmıyordunuz ki." diyecekler.

"Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter. Sizin bize ibadet ettiğinizden bizim haberimiz yoktur" (diyecekler). (YUNUS/28-29)

Ve hele o gün Allah onları çağırarak: "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani, nerede?" diyecektir. (KASAS/74)

Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: "Bu, bir gerçek değil midir?". Onlar da: "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" derler. Rableri de onlara: "Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!" der. (EN'AM/30)

Ve o Allah'a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır" diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.

O gün Allah'a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir. (NAHL/86-87)

Ve o (kıyamet) günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak: "Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye zannettiğiniz putlarınızı çağırın." Müşrikler onları çağırırlar, fakat kendilerine cevap vermezler. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir engel koymuşuzdur. (KEHF/52)

Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler. (SAFFAT/24)

O gün hepsini mahşere toplayacağız. Sonra Allah'a ortak koşanlara: " Hani nerede o Allah'a ortak saydığınız ortaklarınız?" diyeceğiz.

Sonra, (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik" demekten başka bir özür bulamayacaklar.

Bak, vicdanlarına karşı nasıl yalan söylediler! O uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolup gitti. (EN'AM/22-24)

O gün Allah onları çağırarak, "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz, hani nerede?" diyecektir.

(O gün) haklarında azaba itilme, hükmü gerçekleşen kimseler, "Rabbimiz! Biz nasıl azmışsak, işte bu azmışları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı." derler.

"(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!" denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

O gün Allah onları çağırıp "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyecektir. (KASAS/62-65)

Kıyamet günü herkes tek başına sorgulanır

Kıyamet günü onların herbiri Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaktır. (MERYEM/95)

İnsanlar üç sınıf olacaktır

Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!

Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!

Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

İşte o yaklaştırılanlar, (VAKİ'A/7-11)

Müminlerin kitabı sağdan verilir

Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.."

"Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der.

Artık o hoşnut bir hayattadır.

Yüksek bir cennettedir. (HAKA/19-22)

Kafir olanların kitabı soldan verilir

Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,

Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,

Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı . (HAKKA/25-27)

Allah kıyamet günü Şeytanı ve dostlarını haşredecektir

Rabbine andolsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler) (MERYEM/68)

Kıyamet günü hassas teraziler kurulur

Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız.). Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz. (ENBİYA/47)


20 Ekim 2016 Perşembe

Hz.Mehdi Zuhur Alameti Analiz

Melhame-i Kübra ve Amik Ovası Hakkında Bilgiler-1  Tıklayınız.. 

Melhame-i Kübra ve Amik Ovası Hakkında Bilgiler-2  Tıklayınız..

Melhame-i Kübra ve Amik Ovası Hakkında Bilgiler-3  Tıklayınız..

Şeyh Nazım Kıbrısi (Hilafet) Sultan 4'cü Selim-4  Tıklayınız..


Şeyh Nazım Kıbrisi Sohbetinden Hz.Mehdi Hakkında

1. "Türkiye'de bir inkilap olur."
2. " Mehdi (a.s.) zuhurundan evvel bir hareket olacak, cenup hududu açılacaktır. Suriye hududu kalkar Şam'la bir olur."

Hadiste diyor ki "
Yakında siz Rumlar'la emin bir sulh yapacaksınız.
Sonra siz gaza edeceksiniz.
Onlar da gerinizde sizin gaza ettiğinize düşman olacaklar.
O harpten muzaffer çıkacak ve ganimet alacaksınız.
Sonra yeşil bir ovaya konacaksınız.
Orada bir Rum neferi salibini kaldıracak ve diyecek ki: "Haç galip geldi."
Ona müslümanlardan birisi karşı koyup, kendisini öldürecek.
Bunun üzerine Rumlar muahedeyi bozacak ve gadredecekler.
Büyük muharebeler olacak.
Sizin için toplanacak ve 80 sancak halinde üstünüze gelecekler.

Her bir sancak altında 12000 kişi olarak."

“Sizler Rumlarla güvenli bir barış yapacaksınız. (Sonra) Siz ve onlar (birleşip) arkanızdan (saldıran başka) bir düşmanla sava­şacaksınız."(Ebû Dâvûd, Melahim 2; İbn Mace, Fiten 35; Ahmed b. Hanbel, IV-91; V-372, 409.)

Hz Mehdi Zuhuru Ramazan Ayındaki (Nida Ses Hakkında Rivayetler)

Ebu Cafer el- Bakır’dan:
Gökten biri şöyle seslenecek: Hak Muhammed (s.a.v) ehlindendir. Yerden bir ses buna karşılık verecek: Hayır İsa (s)’ın ehlindendir. Alttan gelen ses Şeytandandır..Üstten gelen ses ise, Allah’ın çok yüce olan savtıdır!
( Ebu Nuaym)

Allah’ın Resulullah (saa) şöyle buyurmuşlardır:
Muharrem ayında Gökten bir ses gelecek: Falan kişi, Allah’ın seçtiğidir.. Onu dinleyin ve ona uyun ! Ağzından müthiş naralar dökülecektir
(Nuaym)

Ebu Cafer el- Bakır’dan:
Gökten biri şöyle seslenecek: Hak Muhammed (s.a.v) ehlindendir. Yerden bir ses buna karşılık verecek: Hayır İsa (s)’ın ehlindendir. Alttan gelen ses Şeytandandır..Üstten gelen ses ise, Allah’ın çok yüce olan savtıdır!
( Ebu Nuaym)

Ebu Cafer el- Bakır’dan:
Gökten biri şöyle seslenecek: Hak Muhammed (s.a.v) ehlindendir. Yerden bir ses buna karşılık verecek: Hayır İsa (s)’ın ehlindendir. Alttan gelen ses Şeytandandır..Üstten gelen ses ise, Allah’ın çok yüce olan savtıdır!
( Ebu Nuaym)

23 Ramazan 1434 (2013) Çarşamba
23 Ramazan 1435 (2014) Pazartesi
23 Ramazan 1436 (2015) Cuma
23 Ramazan 1437 (2016) Çarşamba
23 Ramazan 1438 (2017) Pazar
23 Ramazan 1439 (2018) Perşembe
23 Ramazan 1440 (2019) Salı
23 Ramazan 1441 (2020) Cumartesi
23 Ramazan 1442 (2021) Çarşamba
23 Ramazan 1443 (2022)  Pazartesi
23 Ramazan 1444 (2023)  Cuma


16 Eylül 2016 Cuma

Kıyamet ile İlgili Ayetler


Kıyamet günün zamanı


Ve: "Eğer gerçekçiyseniz bu vaad ne zaman olacak?" diyorlar.

De ki: "Size vaad edilen öyle bir gündür ki, ondan ne bir an geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz." (SEBE/29-30)

Yaklaşan yaklaştı. Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur. (NECM/57-58)

(Onlar): "Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar

De ki: "(O'na ait) bilgi, Allah'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." (MÜLK/25-26)

Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.

Sen nerde, onu anlatmak nerde?

Onun son ilmi Rabbine aittir. (NAZİ'AT/42-44)

İnsanlar sana kıyamet saaatini soruyorlar. De ki: "Onun ilmi ancak Allah'ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur." (AHZAB/63)

Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O'na döndürüleceksiniz. (ZUHRUF/85)

Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (A'RAF/187)

Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır. (LOKMAN/34)

Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur. (NEBE/17)

Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. (NAHL/77)

Kıyamet günü kesin bir gerçektir

Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

(Ey Muhammed!) De ki: "Allah sizi diriltir. Sonra sizi o öldürür, sonra da geleceğinde şüphe olmayan kıyamet gününde (diriltip) bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler. (CASİYE/26)

Olacak vak'a olduğu zaman

Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur. (VAKİ'A/1-2)

Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır. (MÜRSELAT/7)

Kıyamet saatinden kaçış yoktur

Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar. (KEHF/53)

Yaklaşarak gelmektedir

Bu kitabı ve ölçüyü hakla indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır! (ŞURA/17)

İnsanların hesab (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde, yan çizip aldırmıyorlar. (ENBİYA/1)

Yaklaşan yaklaştı. (NECM/57)

Apansız gelecektir

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler. (YASİN/49-50)

Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. (ENBİYA/40)

Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar? (MUHAMMED/18)

Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar? (ZUHRUF/66)

Tek bir çığılıktan ibarettir

Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir. (SAFFAT/19)

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir. (YASİN/49)

Daha önce ne tanınmış, ne görülmüştür

Sen de onlardan yüz çevir ki, o gün çağırıcı, görülmedik müthiş bir şeye çağırır. (KAMER/6)

Kıyamet gününün tasviri

Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,

Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,

Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.

O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır. (ZİLZAL/1-5)

Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,

Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

İşte o gün olacak olur.

O gün gök yarılmış, sarkmıştır. (HAKKA/13-16)

O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.

Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.

Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur. (NEBE/18-20)

Dağlar serpildikçe serpildiği

Dağılıp toz duman haline geldiği (VAKİ'A/5-6)

O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur. (MEARİC/8-9)

Göğü, kitab dürer gibi dürdüğümüz zaman, yaratmaya ilk başladığımız gibi, katımızdan verilmiş bir söz olarak onu tekrar var edeceğiz. Doğrusu biz bunları yaparız. (ENBİYA/104)

(Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: "Rabbim onları ufalayıp savuracak."

"Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak."

"Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin." (TAHA/105-107)

Kıyamet günü insanlar kabirlerinden çıkıp toplanırlar

Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır. (KEHF/99)

Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar. (YASİN/51)

Göklerde ve yerde olan herkes korkuya kapılmıştır

Sûr'a üfürüldüğü gün Allah'ın diledikleri müstesna göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O'na gelirler. (NEML/87)

Kafirler simalarından tanınırlar

Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur. (RAHMAN/41)

Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı. (KALEM/43)

Sûr'a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız. (TAHA/102)

Kafirlerin yüzleri kapkaradır

Hem o kıyamet günü görürsün ki, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır. Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi? (ZÜMER/60)

Gözleri dehşet içindedir

Ey Peygamber! Sakın zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gâfil olduğunu sanma! Ancak Allah, onların cezalarını, gözlerin dışa fırlayacağı güne erteler.

O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır. (İBRAHİM/42-43)

Müminler nurlarından tanınırlar

O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir) İşte büyük kurtuluş budur!

O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır. (HADİD/12-13)

Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

Güler, sevinir. (ABESE/38-39)

Kıyamet günü Allah'ın izni olmadan kimse söz söyleyemez

O gün gelince Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur. (HUD/105)

O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin. (TAHA/108)

Kıyamet günü sorgulanırlar

Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi keserler.

Allah'a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah'a koştukları ortakları inkâr ederler. (RUM/12-13)

O gün ki, hepsini mahşere toplayacağız, sonra da o şirk koşanlara "Haydi yerlerinize! Siz de, ortak koştuklarınız da!" diyeceğiz. Artık aralarını iyice açmışız. O ortak koştukları şeyler, "Siz bize tapmıyordunuz ki." diyecekler.

"Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter. Sizin bize ibadet ettiğinizden bizim haberimiz yoktur" (diyecekler). (YUNUS/28-29)

Ve hele o gün Allah onları çağırarak: "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani, nerede?" diyecektir. (KASAS/74)

Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: "Bu, bir gerçek değil midir?". Onlar da: "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" derler. Rableri de onlara: "Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!" der. (EN'AM/30)

Ve o Allah'a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır" diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz atarlar.

O gün Allah'a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir. (NAHL/86-87)

Ve o (kıyamet) günü Allah kâfirlere şöyle buyuracak: "Ortaklarım ve şefaatçılarınız diye zannettiğiniz putlarınızı çağırın." Müşrikler onları çağırırlar, fakat kendilerine cevap vermezler. Biz, kâfirlerle ilâhları arasına ateşten bir engel koymuşuzdur. (KEHF/52)

Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler. (SAFFAT/24)

O gün hepsini mahşere toplayacağız. Sonra Allah'a ortak koşanlara: " Hani nerede o Allah'a ortak saydığınız ortaklarınız?" diyeceğiz.

Sonra, (Onlar): "Rabbimiz, Allah'a yemin ederiz ki, biz müşriklerden değildik" demekten başka bir özür bulamayacaklar.

Bak, vicdanlarına karşı nasıl yalan söylediler! O uydurdukları putlar da kendilerinden kaybolup gitti. (EN'AM/22-24)

O gün Allah onları çağırarak, "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz, hani nerede?" diyecektir.

(O gün) haklarında azaba itilme, hükmü gerçekleşen kimseler, "Rabbimiz! Biz nasıl azmışsak, işte bu azmışları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı." derler.

"(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!" denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

O gün Allah onları çağırıp "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyecektir. (KASAS/62-65)

Kıyamet günü herkes tek başına sorgulanır

Kıyamet günü onların herbiri Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaktır. (MERYEM/95)

İnsanlar üç sınıf olacaktır

Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!

Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!

Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

İşte o yaklaştırılanlar, (VAKİ'A/7-11)

Müminlerin kitabı sağdan verilir

Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.."

"Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim" der.

Artık o hoşnut bir hayattadır.

Yüksek bir cennettedir. (HAKA/19-22)

Kafir olanların kitabı soldan verilir

Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,

Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,

Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı . (HAKKA/25-27)

Allah kıyamet günü Şeytanı ve dostlarını haşredecektir

Rabbine andolsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler) (MERYEM/68)

Kıyamet günü hassas teraziler kurulur

Biz kıyamet günü için doğru teraziler kurarız; hiçbir kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirir (tartıya koyarız.). Hesap görenler olarak da biz kâfiyiz. (ENBİYA/47)

Not: Burada bulunan ayetler ve konular sınırlıdır. Tamamı için Kuran-ı Kerim Meali'ni bütün olarak okumanızı tavsiye ederiz.


29 Haziran 2016 Çarşamba

Yaklaşan Kıyamet (Kıyamet Alametleri)

1) Mehdi Aleyhisselam’ın Gelmesi

Ahir zamanda Muhammed bin Abdullah isimli Ehli Beyt’ten birisi, doğu tarafından çıkacak ve Allah onunla bu dini güçlendirecektir. O kişi, Fatıma (Radiyallahu Anha)’nın soyundan, Hasan (Radiyallahu Anhuma) yoluyla gelir. Alnı şakaklarına kadar açık, burnu uzun ve kıvrık, uç tarafı ince ve ortası kemerlidir.

Doğu tarafından, bayrakları siyah olan bir topluluk onun zaferine yardımcı olacak, onun alt yapısını kuracak ve ordusunu oluşturacaktır.

Allah (Azze ve Celle) bir gecede Mehdi (Aleyhisselam)’ı ıslah eder ve eski halinden başka bir hale çevirir. O insanların arasında anlaşmazlıkların ve depremlerin olduğu bir zamanda ortaya çıkacaktır. Yeryüzü ondan önce zulüm ve haksızlıklarla dolu olduğu gibi, onun gelmesiyle adalet ve doğrulukla dolacaktır. Gökte ve yerde bulunan herkes ondan razı olacaktır.

Yedi sene idarede bulunacak, onun zamanında Allah-u Teâlâ bol yağmur yağdıracak, yerden de bolca ürün çıkacak, mal sayılamayacak kadar çoğalacak ve ümmet arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. İsa (Aleyhisselam) gökten inince onun arkasında namaz kılacaktır.

Müslim 156/247, Ebu Davud 4282, 4285, Tirmizi 2331, 2333, İbni Mace 4082, 4086, Ahmed 1/84, 645, 3571, 3573, 4098, 4279, Mecmau’z-Zevaid 7/313, 314, Hâkim 4/557, 558, Albâni Sahiha 711, Albâni Sahihu’l-Cami 6734, 6736

Mehdi (Aleyhisselam)’ın gelişiyle ilgili hadisler mütevatir derecesinde olup Ehli Sünnet âlimlerine göre onun gelmesine iman etmek vaciptir. Bu hadisleri Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ ismiyle tercüme edilen kitabında derlemiştir.

2) Mesih Deccal’in Gelmesi

Mesih kelimesinin 50 tane manası vardır. Bunların içinde ‘doğru söyleyen’ ile ‘saptıran yalancı’ gibi birbirinin zıddı manalar da vardır.

Allah-u Teâlâ iki tane mesih yaratmıştır ki, biri diğerinin zıddıdır. Mesih İsa (Aleyhisselam) doğru söyleyen ve insanlara doğru yolu gösterendir.

Mesih Deccal ise, insanlık için yaratılmış en büyük fitnelerden birisi olup çok yalan söyleyen ve insanları saptırandır. Ona Mesih denme sebebi iki gözünden birinin silik olması veya yeryüzünün tamamını kırk günde dolaşarak ayak basmadık bir yer bırakmayacak olması da olabilir.

Deccal ise, mübalağalı ism-i fail olup anlamı, görülmemiş ve duyulmamış yalanlar söyleyerek hakkı batıla karıştıran, gerçeği ters çeviren demektir.

Deccal denilince akla, çok yalan söyleyen kişi gelmekle beraber asıl kastedilen kıyametin kopmasından önce ortaya çıkıp insanları olağanüstü haller göstererek saptıracak olan Âdemoğullarından bir insandır. İnsanlar onu bilsinler ve sakınsınlar diye birçok özellikleri Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından bizlere bildirilmiştir.

Deccal’in Biyografisi ve Yapacağı Şeyler

1) Deccal Yahudi’dir!

2) Deccal Kâfirdir!

3) Deccal Kısırdır!

4) Deccal, İnsanı Öldürüp Diriltir!

5) Deccal, Çok Kuvvetlidir!

6) Deccal, Çok Hızlıdır!

7) Deccal, Kalın Boyunludur.

8) Deccal’in Alnı Açıktır.

9) Deccal, Kırmızı Yüzlüdür.

10) Deccal, İri Yarı Biridir.

11) Deccal, Kısa Boyludur.

12) Deccal’in Bacakarının Arası Açıktır.

13) Deccal, Sevimsizdir.

14) Deccal, Gençtir.

15) Deccal, Çukur ve Tümsek Olmayan Bir Halde Silme Düzdür.

16) Deccal’in Saçı Oldukça Kıvırcıktır!

17) Deccal’in İki Gözü Arasında Kâfir Yazılıdır!

18) Deccal’in Gözü Cam Gibi Yeşildir!

19) Deccal’in Sağ Gözü Kör veya Şaşıdır!

20) Deccal’in Sol Gözü Sönük veya İçi Çıkartılmış Üzüm Tanesi Gibidir!

21) Deccal’in Ayakları Dengesiz ve Çarpıktır!

22) Deccal’in Yanında Akar İki Nehir Vardır!

23) Deccal, Gökyüzüne Emrettiğinde Yağmur Yağar!

24) Deccal, Toprağa Emrettiğinde Sebze ve Meyve Çıkar!

25) Deccal, Toprağa Emrettiğinde Hazinelerini Çıkartır!

26) Deccal, Hayvanların Memelerindeki Sütünü Artırır!

27) Deccal, Sebzelerin ve Meyvelerin Bereketini Artırır!

28) Deccal’in Yanında Ekmekten ve Etten Dağlar Vardır!

Buhari 6976, 6980, Müslim 2933, 2934, 2937, 2942, Ebu Davud 4316, 4320, Ahmed 2/291, 7892, 4/20, 16368

Muaz (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Beytü’l-Makdis’in imarı Medine’nin harabına, Medine’nin harabı büyük savaşın çıkışına, büyük savaşın çıkışı İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi de Deccal’in çıkışına delalet eder’ buyurdu.”

Ebu Davud 4294

Deccal’in ortaya çıkışı ile öldürülüşü arasında cereyan edecek olaylar ise şunlardır:

Şam ile Irak arasında Horasan’da ortaya çıkar, İsbehan Yahudilerinden yetmiş bin kişi ona tâbi olur. Yeryüzünde kırk gün kalır ve iki mukaddes belde olan Mekke ile Medine dışında ayak basmadık bir yer bırakmaz.

Bu kırk günden birincisinin uzunluğu bir sene gibi, ikincisinin uzunluğu bir ay gibi, üçüncüsünün uzunluğu bir hafta gibi ve kalan günler de bilinen günler gibidir. Toplam olarak yeryüzünde 439 gün kalır.

Dolaştığı beldelerde insanları kendisinin ilahlığını tanımaya davet eder, davetine inanalar için göğe emreder de yağmur yağar, toprağa emreder de her türlü bitkiyi çıkarır. Davetini kabul etmeyenlere şiddetli musibetler ve kıtlık isabet eder. Deccal bir harabeye uğrayarak içindeki hazineleri çıkarmasını emreder. Bunun üzerine oranın hazineleri, bal arılarının arı beyinin peşinden gittiği gibi Deccal’in peşi sıra giderler.

Onun yanında ekmekten ve etten dağlar ile iki tane akarsu vardır ki, bunlardan birisi beyaz bir su, diğeri de alevlenen bir ateştir. Hâlbuki bunların aslı tam tersi olup ateş gibi olan, serin bir su, su gibi olan da bir ateştir.

Deccal genç bir mü’mini öldürüp diriltir. Ancak o genç, onun yalancı Mesih Deccal olduğunu ilan eder, buna karşın Deccal ona bir daha zarar veremez. Nihayet İsa (Aleyhisselam) gökten iner ve Beytü’l-Makdis Kudüs civarında onu öldürerek bu büyük fitneyi ortadan kaldırır.

Müslim 2934, 2937, 2939, 2942, 2944, Buhari 6979, İbni Mace 4072

Deccal ortaya çıktığında şerrinden korunmak için şunlar yapılmalıdır:

1) Ondan uzak durulmalı.

2) Karşılaşmaktan kaçılamamışsa davetine uyulmamalıdır. Çünkü onun iddia ettiği gibi bir ilah olmadığına dair çokça alamet vardır. Gözünün şaşı olması, bir insan oluşu, alnında ‘kâfir’ yazması, genci öldürememesi gibi.

3) Ateşine girmek ya da suyundan içmek zorunda kalınırsa ateşine girilmelidir.

4) Kehf Sûresi’nin ilk 10 ayeti ezberlenmeli ve o görüldüğünde Kehf Sûresi okunmalıdır. Bunlar da onun şerrinden korunmaya yardımcıdır.

Müslim 809/257, 2934, 2937, Ebu Davud 4315, 4319, 4321, 4323

Mesih Deccal’in kıyamete yakın bir vakitte ortaya çıkacağı ve bazı olağanüstü şeyler göstereceği ile ilgili hadisler mütevatir olup Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ isimli kitabında bu hadisler hakkında bilgi vermiştir.

3) İsa Mesih Aleyhisselam’ın Yeryüzüne İnmesi

Mesihlerin ikincisidir. Allah (Azze ve Celle) onu babası olmaksızın Meryem (Aleyhesselam)’dan doğmasını takdir ettiği, Allah’ın kelimesi ve kendinden bir ruh olan İsa (Aleyhisselam)’dır.

Nisa 171

Bilindiği gibi İsa (Aleyhisselam), Ben-i İsrail’e yani Yahudilere gönderilen Nebilerden birisiydi. Onlar birçok nebiyi öldürdükleri gibi onu da öldürmek istediler. Ancak Allah-u Teâlâ buna müsaade etmedi ve onu kendi katına yükseltti.

Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’de İsa (Aleyhisselam)’ın öldürülmediğini ve çarmıhada gerilmediğini, başka birinin ona benzetildiğini ve o benzetilen kişiyi öldürdüklerini, Allah’ın İsa’yı kendine yükselttiğini, dolayısıyla halen diri olduğunu haber vermektedir. Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’de İsa (Aleyhisselam)’ın kıyametin yaklaşması hakkında bir alamet olduğunu bildirmektedir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Biz Allah’ın Rasulü olan Meryem oğlu İsa’yı öldürdük demelerinden dolayı Yahudileri yıldırım çarptı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat o öldürdükleri kendilerine İsa’ya benzetildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana kuşku içindedirler. Bu hususta tam bir bilgileri yoktur, sadece zanna uyuyorlar. Onu yakînen öldürmediler. Bilakis Allah onu kendisine yükseltti. Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.”

Nisa 157, 158

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Muhakkak ki o (İsa), kıyamet saati için bir bilgidir…”

Zuhruf 61

İsa (Aleyhisselam) hakkında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den varid olan hadisten anlaşıldığına göre kıyamet saati yaklaşıp Deccal ortaya çıktığı esnada İsa (Aleyhisselam) bir sabah vakti adaletli bir hakem olarak Şam’ın doğusundaki beyaz bir minarenin yanına, ellerini iki meleğin kanatlarına koyarak inecektir.

Müslümanların imamının arkasında sabah namazını kılacak, Mesih Deccal’i öldürecek ve Müslümanlar onun taraftarı olan Yahudilerin köklerini büyük bir savaş neticesinde yeryüzünden sileceklerdir.

İsa (Aleyhisselam), yeryüzünde Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şeriatı ile hükmederek Hristiyanların tazim ettikleri haçı kıracak, aslen yenmesi haram olan ve Hristiyanlarca etinin yenmesi helal sayılan domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Çünkü Ehli Kitabı İslam dinine zorlayacak, aksi takdirde cizyeyi kabul etmeyip onlarla İslam üzere savaşacaktır.

Allah onun zamanında İslam dışındaki tüm dinleri ortadan kaldıracak ve İslam yeryüzündeki tek din olacaktır. İsa (Aleyhisselam), Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerine karşı Müslümanları bir kaleye sığındıracak ve Allah-u Teâlâ, onun duasının bereketiyle o iki kavmi bir gecede helak edecektir.

İsa (Aleyhisselam) yeryüzünde toplam kırk sene kalacak, bu dönemde dünya bolluk ve bereketle, huzur ve asayişle dolacak, kimse kabul etmeyecek derecede mal çoğalacak, vahşi hayvanlarla evcil hayvanlar ve insanlar bir arada yaşayacak, kimse kimseye rahatsızlık ve zarar vermeyecektir.

İsa (Aleyhisselam), umre ve hac ibadetlerini yerine getirmek için telbiye getirecektir. Eceli geldiğinde de vefat edecek ve Müslümanlar ona cenaze namazı kılacaklardır.

Buhari 3263, 3264, Müslim 155/242, 246, 156/247, 2897/34, 2937/110, Ebu Davud 4324, Ahmed 2/406, 9259, 9630, 9632

İsa Aleyhisselam’ın Biyografisi

İsa (Aleyhisselam), hamamdan yeni çıkmış gibi kızıl, buğday tenli, esmerlerin en güzelinden, kıvırcık uzun saçlı, saçları taranmış, orta boylu ve geniş göğüslüdür. Yeryüzüne indiği anda üzerinde sarımsı iki parça elbise bulunacak, başını eğdiğinde su damlayacak ve başını kaldırdığında su damlacıkları inci taneleri gibi dökülecektir.

Nefesi, gözünün gördüğü yere kadar yayılacaktır. İsa (Aleyhisselam)’ın nefesini hisseden her kâfir derhal ölecektir. Beytü’l-Makdis’e yakın ve bilinen bir belde olan Lüdd Kapısı civarında Deccal ile karşılaştıklarında, Deccal tuzun suda eridiği gibi eriyecek ancak İsa (Aleyhisselam) onu kendi elleriyle öldürecektir.

İsa (Aleyhisselam)’ın yeryüzünde kalacağı süre hakkında sahih olarak iki rivayet vardır, 7 ve 40 sene. Âlimler bu rivayetlerin arasını şöyle cem etmişlerdir:

İsa (Aleyhisselam)’ın göğe yükseltildiğinde 33 yaşında olduğuna dair rivayetler vardır. Dünyaya inmesinden sonra ise yedi sene daha kalacak ve toplam ömrü kırk yaş olacaktır. En doğrusunu Allah bilir.

Buhari 3257, 3259, Müslim 168/272, 169/273, 2937/110, 2940/116, Ebu Davud 4324

Mehdi (Aleyhisselam)’ın gönderilişi ve Deccal’in ortaya çıkması ile ilgili hadisler gibi İsa Mesih (Aleyhisselam)’ın yere inişiyle ilgili hadisler de mütevatir olup Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ isimli kitabında bu hadisler hakkında bilgi vermiştir. Dolayısıyla bu hadislere iman edip kabullenmek vaciptir! İnkâr etmek ise kişinin durumunu tehlikeye düşürür. Yani küfürdür.

Bununla beraber tarih boyunca ümmetin önemli bir kesimi tarafından yapıldığı gibi; Mehdi’nin gönderilişi ve İsa (Aleyhisselam)’ın yeryüzüne inişi ile ümmetin toparlanma sürecine girecek olması uyuşukluk ve tembelliğe bir kalkan yapılmamalı, İslam’ın bize öğrettiği gibi ümmet bilincini yayarak ve yaşatarak bir duvarın tuğlaları gibi olmaya gayret gösterilmeli ve Allah-u Teâlâ’nın:

“Mü’minler ancak kardeştirler…” Hucurat 10 Ayeti daima bizim şiarımız olmalıdır.

4) Ye’cüc ve Me’cüc’ün Ortaya Çıkışı

Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’ın eliyle Deccal fitnesini ortadan kaldırdıktan sonra diğer büyük bir fesat daha ortaya çıkacaktır ki o da, Ye’cüc ve Me’cüc isimli iki kavmin yeryüzünü istila etmeleridir. Bu olay İsa (Aleyhisselam) henüz hayattayken olacaktır.

Allah-u Teâlâ, Kur’an’da iki yerde bu iki kavimden bahsetmektedir.

Kehf 94, 98, Enbiya 96, 97

Tefsirlerde aktarılan bilgilere göre Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinin soyu Nûh (Aleyhisselam)’ın oğlu Yâfis’e dayanmaktadır. Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“Nuh’un çocukları üç tanedir. Sâm, Hâm ve Yâfis. Sâm Arapların atası, Yâfis Rumların (Türklerin) atası ve Hâm da Habeşlilerin (Sudanlıların) atasıdır.”

Ahmed 5/10, 11, 20375

Kehf suresinde anlatıldığı gibi, Zü’l-Karneyn (Aleyhisselam) hemen hemen hiç söz anlamayan bir kavme uğradı. Bu kavim kendilerine zarar veren Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerini ona şikâyet ettiler ve onlarla kendi aralarına onların geçmelerini engelleyecek tarzda bir set yapmasını istediler.

Bunun üzerine Zü’l-Karneyn (Aleyhisselam) geçidin iki yanına genişliğine ve yüksekliğine dolduracak şekilde demir kütlelerini yığdırtarak bunları yaktırdı. Nihayet demirler kor halini alınca erimiş bakır istedi ve o korun üzerine döktürdü. Nihayet bu, Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinin delmeye ve aşmaya güç yetiremeyecekleri şekilde muhkem bir set oldu.

Katade (Rahmetullahi Aleyh) bu settin çizgili bir elbise gibi olduğunu, bir kısmının siyah ve diğer kısmının kırmızı renkli olduğunu söylemiştir.

Camiu Li Ahkami’l-Kur’an 11/131

Hicri 227-232 yılları arasında halifelik yapan zalim Harun el-Vâsık iktidarı döneminde bazı emîrlerini bir akıncı birliği ile beraber bu setti görmek üzere gönderdi ve yerini tespit etmelerini istedi. Onlar uzun mesafeler katederek onu buldular. Set fevkalade yüksek ve erişilmez idi, ona ve çevresindeki dağlara güç yetirilemeyecek gibiydi.

Oranın yapısı demir ve bakırdandı, üzerinde büyük kilitler olan büyükçe bir kapısı vardı, oradaki burçlardan birinde kerpiçler ve işçi kalıntıları mevcuttu, settin yanında da komşu krallıklardan bekçiler bulunmaktaydı. Bu birliğin oraya gidişi ile memleketlerine dönüşü arası iki seneden fazla sürmüştü.

İbni Kesir Tefsiri 10/5081, 5082

Bu iki kavim o günden beri bu seddi delmeye çalışmaktadırlar. Her gün seddi bir miktar delerler. Nihayet güneşin ışığını görmeye yaklaşınca başlarındaki amirleri:

−Kazıyı bırakıp dönün, kalanı yarın kazarız, der. Allah (Azze ve Celle)’de seddi eskisi gibi sağlam hale getirir. Allah’ın dilediği vakte kadar bu olay sürekli tekrar eder. Nihayet onların vakitleri tamamlanıp Allah onları insanların üzerine göndermeyi dilediğinde onlar seddi yine kazarlar ve delme işini tamamlamaya yaklaştıklarında amirleri:

−Kazıyı bırakıp dönün, inşallah yarın kazarsınız, diyerek istisnada bulunur. Ertesi gün seddin yanına vardıklarında onu inşa olmuş halde değil de bıraktıkları gibi bulurlar ve seddin kalanını kazarak yeryüzü halkının üzerine saldırırlar.

Bu esnada Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’a:

−Ben şimdi Bana ait olan birtakım kullar çıkardım. Hiç kimsenin onlarla savaşmaya gücü yetmez. Bu sebeple sen yanındaki kullarımı Tûr dağına sığındır ve orayı onlar için sağlam bir sığınak ve kale yap! diye vahyeder.

Seddi delen Ye’cüc ve Me’cüc kavimleri insanlara saldırırlar, canlarını ve mallarını ifsad ederler, yeryüzündeki bütün suları içerler. Hatta bu iki kavim şu an İsrail sınırları içinde Hayfa kentinin doğusunda bulunan Taberiye gölüne uğrar ve suyunu içmeye başlarlar. Kalabalığın sonu oraya uğrar, su bulamayınca şaşırırlar da:

−Yemin olsun bir zamanlar burada su vardı, derler. Onlar öyle kalabalıktırlar ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların kalabalıklığını bize bir kutsî hadiste şöyle haber verir:

“Cehenneme gönderileceklerin miktarı her 1000 kişiden 999’udur.

Ashâbın:

−Geriye kalan o binde bir hangimiz olabilir? sorusuna Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap vererek ümmetini sevindirmiştir:

−“Sevinin, sizden her bir kişiye karşılık Ye’cüc ve Me’cüc’den 999 kişi vardır. Sizler mahşer halkının toplamı içinde beyaz bir öküzün derisindeki siyah bir tüy veya siyah bir öküzün derisindeki beyaz bir tüy mesabesindesiniz…”

Buhari 4576, Müslim 222/379

Bu iki kavim yeryüzüne hâkim olurlar. En son olarak İsa (Aleyhisselam) ve yanındakileri Tûr dağında kuşatıp oraya hapsederler. Öyle ki, yiyecek ve içeceklerin tükenmesi, temin de edilememesi sebebiyle o Müslümanların her birine verilecek bir öküz kafası yüz altından değerli olacaktır.

Yeryüzü halkının işini bitirdiklerine kanaat edildiğinde Ye’cüc ve Me’cüc kavminden bir kişi:

−Şu yeryüzü halkının işini bitirdik, şimdi gökyüzü halkıyla savaşacağız, der. Onlardan birisi mızrağını göğe doğru fırlatır ve Allah’ın dilemesiyle o mızrak kana bulanmış olarak yere düşer. Bunun üzerine onlar büyüklenerek:

−Gökyüzü halkını da öldürdük, derler. Müteakiben İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları Allah-u Teâlâ’ya dua ve niyazda bulunurlar da, Allah-u Teâlâ o iki kavmin üzerine, boyunlarına musallat olacak deve ve davarların burunlarında bulunan bir kurtçuk gönderir. Bu kurtçuklar onları boğazlarından yakalar. Onlar çekirge sürüsünün ölümü gibi ölürler ve birbirlerinin üstüne yığılıp kalırlar.

Ertesi gün onların helak oldukları anlaşılınca İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları sığındıkları kaleden inerler. Yeryüzünde bu iki kavmin fertlerinin yağlarının ve pis kokularının doldurmadığı bir karış yer bulunmaz.

Müslümanlar ellerinde kalan hayvanları salıverirler ancak o iki kavmin leşleri dışında bir yiyecek bulamazlar. Onların leşlerini yiyerek ot yiyip semizlendikleri gibi semizlenirler ve memeleri sütle dolar. Müslümanlar onların ok, yay ve kalkanlarından yedi yıl boyunca ateş yakarlar.

İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları Allah’a niyazda bulunurlar ve Allah birtakım kuşlar gönderir. Bu kuşlar o kokmuş cesetleri Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah-u Teâlâ şiddetli bir yağmur gönderir, o yağmur her tarafı yıkayıp temizler, ayna gibi parlatır. Sonra yere:

−Ürünlerini bitir, bereketini geri getir, denilir. Öyle ki, bir kalabalık bir tek nar ile doyar, onun kabuğunun altında gölgelenir. Süt bereketlenir de bir sağmal hayvandan sağılan süt kalabalık bir cemaate yeter.

Bolluk ve bereket yeniden çoğalır, huzur ve asayiş artar. İsa (Aleyhisselam) vefat eder, halk onun üzerine cenaze namazını kılar. İnsanlar bu haldeyken Allah-u Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir, o rüzgâr Müslüman olan insanları koltuk altlarından yakalar ve ruhlarını alır. Artık geriye kıyametin tepelerine kopacağı en şerli insanlar topluluğu kalır.

Müslim 2937/110, Tirmizi 2341, 3359, İbni Mace 4075, 4076, 4079, 4080

5) Üç Büyük Çöküntü (Hasıf)

Kıyametin kopmasından önce vuku bulacak büyük alametlerin zikredildiği hadiste üç büyük hasıftan bahsedilmekte, ancak bunun teferruatı hakkında pek bilgi verilmemektedir.

Müslim 2901/39, Ebu Davud 4311, Tirmizi 2274, İbni Mace 4055

Hasıf, yere batma ve yerin çökmesi şeklinde olur. Nitekim eski ümmetlerden bazısı işledikleri günahlardan dolayı yere batırılarak cezalandırılmıştır. Kibirli bir şekilde yolda yürürken yere batırılan ve kıyamet gününe kadar da batırılacağı haber verilen kişi de bu şekilde cezalandırılanlardandır.

Buhari 5850

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in haber verdiğine göre bu ümmetten de yere batırılarak cezalandırılacak olanlar bulunacaktır ki, bunlar kaderciler ve zındıklardır.

Ahmed 2/91, 5639, 5867, 6208, Tirmizi 2280, İbni Mace 4061

Kıyametin büyük alametlerinden biri olarak zikredilen bu hasıf, yerin çökmesi şeklinde olacaktır. Bu çöküntülerden birisi yeryüzünün doğusunda, diğeri batısında ve üçüncüsü de Arap yarımadasında olacaktır. Bu çöküntüler henüz gerçekleşmemiştir, şimdiye kadar gerçekleşen irili ufaklı çöküntüler küçük çöküntü kısmından olup küçük alametler kısmındandır, Allah en doğrusunu bilendir.

6) Duhân (Duman)

Kıyametin büyük alametlerinden dumandır bu duman hakkında Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Göğün, insanları bürüyerek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle! Bu, elem verici bir azaptır. (İşte o zaman insanlar):

−Rabbimiz! Bizden (bu) azabı kaldır, doğrusu biz artık iman edenleriz. (derler)”

Duhân 10, 12

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de bu duman hadisesinden çeşitli kereler bahsetmiş ve kısmen teferruatını haber vermiştir. Buna göre kıyamete yakın bir vakitte apaçık olacak ve herkes tarafından görülecek bir duman gökle yer arasında meydana gelerek insanları saracaktır.

Bu duman sebebiyle insanlar azap duyacaklar, mü’minler nezleye tutulmuş gibi olacaklar, kâfirlerin de nefesleri kesilecek, şişecekler, kızaracaklar ve sonunda duman kulaklarından çıkacaktır. Bir rivayete göre bu duman yeryüzünde 40 gün kalacaktır. Neticede insanlar, bunun Allah tarafından kendilerine gönderilen bir ikaz ve azap olduğunu anlayacaklar, akabinde bu azabı kaldırması için Allah’a dua edeceklerdir.

“Biz azabı birazcık kaldıracağız ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz.” Duhân 15. ayetinden Allah-u Teâlâ’nın onlardan bu duman azabını istekleri üzere kaldıracağı, ancak onların âdetleri üzere tekrar küfre geri dönecekleri ve bu ikazı da kulak arkası edecekleri anlaşılmaktadır.

“Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün (kıyamet günü), kesinlikle intikamımızı alırız.” Duhân 16. ayetinden de Allah-u Teâlâ’nın onları azaplandırma işini, gözlerin korkudan dışarı fırlayacağı kıyamet gününe ertelemekte olduğu anlaşılmaktadır. O şiddetli günün azabından Allah’ın rahmetine sığınırız!..

Müslim 2798/39, 2901/39, Nevevî Müslim Şerhi 5/2744, İbni Kesir Tefsiri 13/7180, 7185, Ölüm Ötesi Tarihi 146, 148

7) Güneşin Batıdan Doğması

Kıyametin büyük alametlerinin yedincisi güneşin, her zamankinin aksine doğudan değil de battığı yerden doğmasıdır. Bu hususta Kadı İyad (Rahmetullahi Aleyh)’in dediği gibi; bunun gibi kıyamet alametlerine dair olan hadisler, Ehli Sünnete mensup bütün fıkıh, hadis ve kelam âlimleri tarafından zahirî manalarıyla kabul edilmiş ve başka türlü yorumlanmamıştır.

Nevevî Müslim Şerhi 1/310

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiğine göre, güneş batıdan doğmadan kıyamet kopmayacaktır. Güneşin battığı yer tarafında genişliği yetmiş yıllık mesafe olan bir kapı vardır ki, buna tevbe kapısı denilir.

Bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar daima açık olacak ve tevbe eden herkesin tevbesi kabul edilecektir. Güneşin battığı yerden doğması hadisesi vuku bulduğunda, o kapı da kapanacak ve artık hiç kimseden tevbe kabul edilmeyecek, daha önce iman etmemiş veya imanından bir hayır elde edememiş insanların imanları kendilerine bir fayda sağlamayacaktır.

Hâlbuki o dehşetli alameti gören bütün insanlar iman edecekler, ancak bu geçersiz bir iman olacaktır. Yine kavranması zor, ancak iman edilmesi vacip olan gaybî haberlerden birisi de Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiği şu olaydır.

Ebu Zerr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Güneş her gün battıktan sonra Arş’ın altındaki müstekarrına karar kılma, yerleşme yeri gider ve secde etmek için izin ister. Kendisine secde için izin verilir, secde eder ve bu halde kalır.

Nihayet kendisine:

−Kalk, geldiğin yerden geri dön! denilir. Bu hal rutin olarak ta ki insanların her türlü çirkinliği aşikâre yaptığı bir döneme kadar her gün devam eder.

Belirlenen o vakit geldiğinde güneşe:

−Kalk ve battığın yerden doğ! denilir. Bunun üzerine güneş batı tarafından doğar. Bu alamete şahit olan insanların hepsi imana gelir, ancak tevbe kapısı artık kapanmıştır. İşte o gün, şu ayette bize bildirilen gündür:

“…Rabbinin ayetlerinden/delillerinden bazısı geldiği gün, önceden iman etmeyen veya imanından bir hayır kazanmayan kimseye (o günkü) imanı hiçbir fayda vermez.” En’am 158

Buhari 3017, 4362, 4696, 6974, Müslim 157, 159, Ebu Davud 4310, 4312, Tirmizi 2281, 3265, 3266, 3763, 3764, İbni Mace 4068, 4070, Ahmed 5/145, 21625, 21679, 21734, 21791, 21874, İbni Kesir Tefsiri 6/2873, 2878

8) Dabbetü’l-Arz’ın Ortaya Çıkması

Kıyamete oldukça yakın bir vakitte ortaya çıkacak alışkın olunmayan alametlerden biride Dabbe’nin canlı hayvanın bir kuşluk vakti insanların arasına çıkması ve onlarla konuşmasıdır.

Bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Söz aleyhlerine gerçekleştiğinde onlara yerden bir dabbe çıkartırız. O dabbe, onlara hitaben insanların ayetlerimize yakînen kesin olarak inanmadıklarını söyler.”

Neml 82

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den Dabbetü’l-Arz’ın ortaya çıkacağına dair sahih rivayetler nakledilmiştir. Onlardan birisi şudur:

“Dabbe çıkar ve insanların burunlarını damgalar. Sonra o damgalananlar sizin içinizde yaşarlar. Hatta deve satın alan birine diğeri:

−Onu kimden aldın? diye sorar.

–O da:

−Burnu damgalı olanların birinden aldım, der.”

Ahmed 5/268, 22664, Buhari Tarih 3/172, Mecmau’z-Zevaid 8/9, Albâni Sahiha 322

Ancak onun niteliği, nerede ve nasıl ortaya çıkacağı, başka neler yapacağı hakkında birbirine muhalif, sıhhatleri hakkında da fikir sahibi olamadığımız birçok rivayetler nakledilmiş ve bunlara dayalı görüşler ortaya sürülmüştür.

Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh) değerli tefsirinde şöyle demiştir:

“Bu canlı, ahir zamanda insanların bozulduğu ve Allah’ın emirlerini terk ederek gerçek dini değiştirdikleri sırada ortaya çıkar. Allah-u Teâlâ, onlar için yerden bir canlı çıkaracaktır. Bu canlının Mekke’den çıkacağı da, Mekke’nin dışında başka yerlerden çıkacağı da söylenmiştir. O canlı, insanlarla durumları hakkında konuşacak yani hitap edecektir.”

İbni Kesir Tefsiri 11/6176, 6177

Bu Dabbe’nin sahip olacağı söylenen vasıflardan; uzunluğunun 60 zira yani 30 metre, insan yüzlü, öküz başlı, domuz gözlü, filkulaklı, dağ keçisi boynuzlu olduğu, boynuzları arası mesafenin bir fersah yani 5.000 metre olması, devekuşu boyunlu, aslan göğüslü, kaplan renkli, kedi böğürlü, koç kuyruklu, deve ayaklı oluşu, önünden kaçan kimsenin ondan kurtulamadığı, arkasından koşan kimsenin ona yetişemediği, Musa (Aleyhisselam)’ın asasını ve Süleyman (Aleyhisselam)’ın mührünü taşıması gibi hakkında söylenen şeylerden hiçbirinin delili yoktur.

Hakkında sahih bir nass gelmediği için bu konunun peşine düşmek ve kesin bir hüküm vermek doğru olmaz. Ancak bize bildirildiği kadarına iman etmeli ve teslim olmalıyız. Aynı şekilde bu canlının akıbeti hakkında da herhangi bir delil bulunmadığı gibi, bu hususa dair bir görüşe de ulaşamadık.

Müslim 2941/118, Ebu Davud 4310, İbni Mace 4069, İbni Kesir Tefsiri 11/6176, 6181, Kurtubî Tefsiri 13/231, 237

9) İnsanları Önüne Katıp Sevk Eden Ateş

Kıyametin büyük alametlerinin sonuncusu ise, Yemen’in Aden ile Hadramevt şehirleri civarından büyük bir ateş çıkmasıdır. Bu ateş insanları kuzeye, Şam topraklarına yani Şam topraklarıyla kastedilen alan, bugünkü Suriye topraklarına ilaveten Ürdün, Irak ve Türkiye topraklarından bir kısmını içine alan geniş bir bölgedir. İşte bu bölgeye doğru göç etmek zorunda bırakacaktır.

Artık bu alametten sonra kıyamet kopacak, imtihan bitip hesap görme ve karşılıkların verileceği ebedi hayat başlayacaktır. Bu hususta Kur’an’da bir delil bulunmamakla beraber Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Sizler şu on alameti görmedikçe kıyamet kopmayacaktır: Duman, Deccal, Dabbetü’l-Arz, güneşin batıdan doğması, İsa bin Meryem’in yeryüzüne inişi, Ye’cüc ve Me’cüc, birisi doğuda, birisi batıda ve diğeri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsü. Bu alametlerin sonuncusu ise, Yemen’den Aden’in en uzak yerinden çıkıp insanları göç ettiren onları haşrolunacakları yere doğru önüne katarak süren bir ateştir.”

Ravilerden biri onuncu alamet: ‘İnsanları denize atan bir rüzgârdır’ dedi.

Müslim 2901/39, 40, Ahmed 4/6, 7

Bu hadisin şerhinde İmam Maverdî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demektedir:

“Aden ve Yemen’in en uzak noktasından çıkacak olan bu ateş, hadiste açıklandığı gibi insanları haşredip toplayacaktır.”

Nevevî Müslim Şerhi 5/2745

Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Kıyamet gününden önce Yemen’in Hadramevt şehrinden veya Hadramevt denizi tarafından bir ateş çıkacak ve insanları haşredecek toplayacaktır.’

Sahâbe:

−Ya Rasulallah! Bu durumda bize ne emredersin? diye sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Size Şam’ı tavsiye ederim’ buyurdu.”

Tirmizi 2314, Ahmed 2/8, 4536, 5146, 5376, 5738, 6002

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘İnsanlar dünyanın son döneminde bazı şeylere rağbet edip onları isteyen ve bazı şeylerden korkanlar olarak üç grup halinde haşrolunurlar: İkincisi ikisi bir deve üzerinde, üçü bir deve üzerinde, dördü bir deve üzerinde, hatta onu bir deve üzerinde sevk olunurlar. Bunların kalanlarını yani üç gruptan üçüncüsünü ise, bir ateş haşredip toplar. Onlar nerede kaylule yaparlarsa ateş de onlarla beraber kaylule yapar. Onların geceledikleri yerde onlarla beraber geceler, onların sabahladıkları yerde onlarla beraber sabahlar, onların akşamladıkları yerde onlarla beraber akşamlar’ buyurdu.”

Buhari 6438, Müslim 2861/59

Kaylule: Öğle ile ikindi vakitleri arasında yapılan ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından da yapılması tavsiye edilen uykunun adıdır. Bu uykunun insana faydası tıbben de tespit edilmiştir.

Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh)’in de dediği gibi bu hadiste ravilerden kaynaklanan bir hazf eksiltme olduğu aşikârdır. Çünkü üç gruptan bahsedilmekte, ancak iki grubun durumu hakkında bilgi verilmektedir. Şu hadiste eksik olan birinci grup hakkında bilgi verilmektedir:

“İnsanlar kıyamet gününde üç grup halinde haşredilirler: Bir grup yiyeceğini yemiş, giyeceğini giymiş ve bineğine binmiştir…”

Ahmed 5/164, 165, 21788

Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh) bu hadisleri zikrettikten sonra şöyle demiştir:

“Bu hadislerde bahsedilen haşır, dünyanın son vakitlerinde mevcut olan insanların, haşır yeri olan Şam diyarında üç sınıf olarak toplanmaları demektir. Bu üç sınıftan biri yiyeceğini yemiş, giyeceğini giymiş ve bineğine binmiştir. İkinci grup bazen bineğe biner, bazen de yaya gider. Bunlar binek azlığından dolayı iki kişi bir deveye, üç kişi bir deveye ve on kişi bir deveye nöbetleşe binerler. Üçüncü gruba gelince; Aden’in derinliklerinden çıkıp insanları her taraflarından kuşatan ateş, onları önüne katıp yaya olarak mahşer sahasına götürür.”

Ölüm Ötesi Tarih 183

İmam Nevevî (Rahmetullahi Aleyh) ise şöyle demiştir:

“Âlimler, bu haşrın, kıyametten ve Sûr’a üflenmesinden hemen önce, dünyanın son vakitlerinde olduğunu söylemişlerdir. Bunun delili ise, ateşin o insanlarla beraber kaylule yapması, sabahlaması ve akşamlamasıdır. Çünkü kıyamet koptuktan sonra sabahlama, akşamlama vs. yoktur. Müslim’in zikrettiği gibi bu, kıyamet alametlerinin sonuncusudur.”

Nevevî Müslim Şerhi 5/2718, 2719

Tüm bu rivayetlerden Şam bölgesinin, insanların toplanacağı haşır alanı olduğu anlaşılmaktadır. Şüphesiz ki bu, o diyarın faziletinden kaynaklanmaktadır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Şam diyarını övmüş, orası için dua etmiş ve oraya yerleşmeyi teşvik etmiştir.

1) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Ne mutlu Şam’a!”

Bizler:

−Ya Rasulallah! Bu hangi sebepten ötürüdür? dedik.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“Çünkü Rahman’ın melekleri kanatlarını Şam’ın üzerine germiştir” buyurdu.

Tirmizi 4211

2) Muaviye bin Hayde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

−Ya Rasulallah! Bana nereyi tavsiye edersin? diye sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−“İşte şurayı, dedi ve eliyle Şam tarafını gösterdi.”

Tirmizi 2288

3) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Yapılacak olan savaş gününde Müslümanların sığınağı, Şam şehirlerinin en hayırlısından biri olan ve kendisine Dimeşk denilen şehrin yanındaki el-Ğuta olacaktır.”

Dimeşk: Suriye’nin şimdiki başkenti olan Şam şehridir.

Ebu Davud 4298

4) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dua etmiştir:

“Ey Allah’ım! Şam’ımızda bize bereket ihsan et! Ey Allah’ım! Yemen’imizde bize bereket ihsan et!”

Buhari 6954, Tirmizi 4210

5) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Yakında işler sizin muhtelif ordulara ayrılmanız şeklinde olacaktır! Bir ordu Şam’da, bir ordu Yemen’de ve bir ordu da Irak’ta olacaktır.”

Bunun üzerine ibni Havale (Radiyallahu Anh):

−Ya Rasulallah! O zamana yetişirsem benim için onlardan birini seç ki orayı tercih edeyim, deyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Sen Şam’ı seç! Orası Allah’ın arzının en hayırlısıdır. Allah kullarından en hayırlı olanları orası için seçer. Şayet Şam’a gitmeyi istemezseniz Yemen’i seçin ve havuzunuzdan için. Şüphesiz ki Allah Şam’a ve ahalisine benim için vekil olmuştur.”

Ebu Davud 2483

Kıyametin Büyük Dokuz Alameti:

1) Mehdi Aleyhisselam’ın Gelmesi.

2) Mesih Deccal’in Gelmesi.

3) İsa Mesih Aleyhisselam’ın Yeryüzüne İnmesi.

4) Ye’cüc ve Me’cüc’ün Ortaya Çıkışı.

5) Üç Büyük Çöküntü (Hasıf).

6) Duhân (Duman).

7) Güneşin Batıdan Doğması.

8) Dabbetü’l-Arz’ın Ortaya Çıkması.

9) İnsanları Önüne Katıp Sevk Eden Ateş.

30 Ocak 2016 Cumartesi

Hz. Muhammed'in Haber Verdiği Melhame Savaşı Başlıyor



Şeyh Muheysini, 'Suriye'de Hz. Muhammed'in haber verdiği Melhame Savaşı başlıyor' Fetih Ordusu'nun şer'i kadısı Dr. Abdullah el Muhaysini, "Şam’da kim ipleri eline alırsa dünyayı o yönetir ve dünyanın efendisi olur." dedi. Türkiye’de, Avrupa’da bulunan Müslümanlara seslenen Muhaysini, "Cenk meydanlarına, izzet ve kahramanlık meydanlarına gelin" çağrısında bulundu

Fetih Ordusu'nun öne çıkan liderlerinden ve Suriye devriminin sembol isimlerinden biri olan Suudi Arabistanlı davetçi Dr. Abdullah Muhaysini, Suriye'deki Rus hava saldırıları hakkında bir açıklama yayımladı. “Ruslar süper güç” diyenlere seslenen Muhaysini, "Allah (s.v.t) güç bakımından Ruslardan daha çetindir. " dedi. İran, Rusya ve Amerika'nın aralarındaki ihtilaflara rağmen İslam'a savaş açmak üzere birleştiğini vurgulayan Muhaysini, tüm cihat liderlerinden büyük bir savaşa hazırlıklı olmalarını istedi. Muhaysini, Hz. Muhammed'in hadislerinde geçen "Melhame" savaşlarının yaklaştığına inandığını söyledi.

Küresel Analiz haber sitesi, Muhaysini'nin açıklamasının çevirisini paylaştı. Açıklama şöyle:

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Ey bütün liderler!

Ey Mücahitler!

Ey Şam ehli!

Size olan sevgi ve nasihatimi biliyorsunuz. Kardeşinizden şu kelimeleri duyun, umulur ki Allah onları faydalı kılar.

Ey Şam ehli!

İnsanlar size karşı toplandı, bunun üzerine Hasbunallahu ve ni’mel-vekil (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir) deyiniz. Bu sözü Allah Rasulü’nün (s.a.v) sahabesi (r.anhum) daha önce söyledi ve Allah’tan bir nimet ve lütufla savaşlardan geri döndüler, onlara bir kötülük de dokunmadı.

Ey Şam ehli!

Size “Ruslar süper güç” diyorlar, onlar görmediler mi ki Rusları yaratan Allah (s.v.t) güç bakımından Ruslardan daha çetindir. Ad nerede? Sütunlar sahibi İrem kenti nerede? Firavun nerede? Karun nerede? Hatta daha yakına gelin. Sovyetler Birliği nerede? Onlara dair bir iz görüyor musunuz? Cesetleri parça parça olup çürümüş, onları Horasan dağlarındaki solucanlar, kurtçuklar yemiştir. Vadi ed Dayf ve el Hamidiyye kuvvetleri nerede? Ebu Zuhur Havaalanı’ndaki kuvvetler nerede?

Ey Şam ehli!

Allah (c.c) sizlere buyuruyor ki : “İşte bu şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimselerseniz onlardan korkmayın, benden korkun” (Âl-i imran-175)

Ey Şam ehli!

Doğrudur, onların yanında uçakları var ancak şunu hatırlayın ki bizimle birlikte yerin ve göklerin Rabbi var. Hasbunallahu ve ni’mel-vekil deyiniz ama askeri ve şer’i sebepleri ile amel etmeden bu sözü söylemeniz yetmez. İşte Rusya müdahale ediyor ve İran bütün pişkinlik ve arsızlığı ile övünerek, "Suriye’deki hava rotaları 3 gruba tahsis edilmiş: Suriye hükümeti, Rusya ve IŞİD’e karşı koalisyon"diyor. İran şöyle diyor: "Yakında bizim de bir hava güzergahımız olacak."

Bu gelişmelerin ancak Nebi’nin (a.s) haber verdiği melhameler (savaşlar) olduğunu sanıyorum. Allah’a yemin olsun ki Farslar ve Rumlar Allah’ın izniyle bu iş için gerekli şer’i ve askeri sebepleri yerine getirirseniz kılıçlarınız altında kırılacaklar, bozguna uğrayacaklar. Şaşırmaya gerek yok.Rusya’nın müdahil olmasına şaşmaya gerek yok. Şam toprağı melhamelerin (savaş, destan) toprağıdır. Şam’da kim ipleri eline alırsa dünyayı o yönetir ve dünyanın efendisi olur. İşte sizler Fetih Ordusu adındaki yapılanmanın altında bazı gruplar birleştiğinde meydana gelen basit ve ilahi bir dersi görüyorsunuz. Senelerce direnen ve efsane olan kaleler Fetih Ordusu’nun önünde sallantıya uğradı.

Ey komutanlar, liderler!

Belki yakında iletişim araçlarından bile irtibat kuramayacağız, belki uluslararası saldırı ve hedef alınışımızın şiddeti yüzünden görüşme, nasihatleşme yapamayacak, diyalog kuramayacağız. Sizler bunu iyi bir şekilde idrak ediyorsunuz.

"İran, Rusya ve Amerika İslam'a savaş açmak üzere birleşti"
Ey liderler!

Sizleri seven bir nasihat sahibinden duyun. Şu an yapmanız gerekenlerin en gereklisi bütün anlaşmazlıklarınızı unutup yeni bir mücadele aşamasına başlamanızdır. İran, Rusya ve Beşşar Esed’in, hatta Amerika’nın uzlaşmasının din veya akidede anlaşmaları yüzünden olduğunu mu sanıyorsunuz? Hayır, Allah’a yemin olsun ki Islam’a karşı savaşta uzlaştılar. Aralarındaki ihtilaflar çetindir ancak bizimle savaşmak ve bizi yok etmek için biraraya geldiler. Biz ise zamanı geçmeden bir araya gelmeye ve safların birleşmesine daha layığız. Birleşmeyi arzular ama başaramaz hale gelmemizden önce buna daha layığız.

Ey liderler!

Allah size buyuruyor ki “Tedbirinizi alın, dikkatli olun” Öyleyse önümüzdeki yeni savaşa hazır ve ehil olun. Allah’tan yardım isteyin. Hepiniz şimdi Rus hava gücünün keşif uçakları ile havada dolaştığını görüyorsunuz. Rus uçaklarının aylarca hedef istihbaratı topladığını biliyorsunuz. Onlar için derhal masayı ters çevirin (işlerini terse çevirin). Yarın demiyorum, şimdi yapın. Çok acil bir adım atarak merkezi ve hassas karargahların, teknik araçların yerlerini değiştirin. Bu sizden Allah’ın düşmanlarına bir tuzak olacaktır. Maddi zorluğun engel teşkil ettiğini biliyorum ancak konu çok büyük öneme sahiptir, bu işinizi başka önemli işlerinizin aleyhine dahi olsa planlı biçimde gerçekleştirin. Bu tavsiyemi önce emirlere daha sonra saha komutanlarına yapmaktayım. Emir meşgul olursa sen mazeret üretme ey komutan!

Beklenen senaryolardan bazıları şunlardır:

Rusya’nın bir hava filosu ile girerek hassas, askeri mevzileri tek seferde Amerikalıların Saddam’a yaptığı gibi bombalaması, ardından Beşşar Esed’in paralı askerlerinin Rus hava desteği altında ilermesidir. Ağırlık noktalarımızın hedef alınışını takiben kartları değiştirmek, karıştırmak durumunda olacağımız için bundan yararlanmaya çalışacaklardır.

Ey Cihad komutanları!

Allah için dikkatli olun. İslam’a sizin yönünüzden bir zarar vermeye, baskın yapmaya çalışmasınlar.

Ey liderler!

Şam ehli ile yeni bir sayfa açmanız gerekmektedir. Onlar sizin dayanağınız, onlar sizin yakıtınızdır. Allah’tan sonra onlar olmaksızın kalıcılığınız yoktur. Hapishanelerinize tekrar göz atın. Bir şebbihanın evine yerleşmiş olan birini, o ev kendisine ait olmasa bile ondan çıkarmayın. Ganimetleri kendinize has kılmayın, fakirlerin ondaki payını unutmayın. Kendinizi onların üzüntü ve sıkıntılarından ayrı bir yerde tutmayın. Şam ehlini Allah’ın düşmanlarıyla karşılaşmada en hayırlı yardımcı bulacaksınız. Şam ehli ile birlikte yaşadım; onları insanlar arasında iyiliğin hatırını en çok koruyan ve kendilerine ulaşan sıkıntıyı en hızlı bağışlayıp affeden kimseler olarak buldum. Onlar hakkında bu özelliği ganimet bilin.

Siz; ey Şam’ın kahramanları, gençleri!

Ey cihada henüz katılmamış olan veya katılıp bir sebepten terkeden kişiler. Şimdi savaş gelmiş bulunmaktadır. Büyük ve mukaddes savaşınıza başlayın.

Haydi cihada!

Haydi cihada!

Türkiye’de, Avrupa’da veya başka yerlerde oturan kişi!

Cenk meydanlarına, izzet ve kahramanlık meydanlarına gel. Gel de seni görelim, başımızı daha dik tut. Rus ve İranlılar'la çarpışırken, onları senin toprağına gömerken görelim, gel.

Müjdeler olsun Şam ehli !

İyimser ve umutlu olunuz. Gerçekten, Allah’a yemin olsun ki Mücahit evlatlarınızı Allah’a tam bir güven içinde gördüm. Gülüşüp birbirlerine "Yarın esirlerimiz Rus olacak, ganimet aldığımız tanklar modern tanklar olacak. Beşşar’ın aşınmış tanklarından sıkılmıştık" diyorlar. Müjdeler olsun ki Allah size kefil olmuştur. Bundan sonra ne istiyorsunuz?

Ey Şam ehli!

Önümüzdeki aşama Allah’a (s.v.t) samimi bir dönüş yapmamızı bizden isteyen bir aşamadır. Çünkü Allah’ın orduları ve melekler ancak gönülden itaat edenlerin üzerine iner. Mescitler ruku edenlerle ve secde edenlerle dolsun. Tövbe eden erkek ve kadın kafilelerinin öncüleri olalım. Kendimizi, eşlerimizi, zürriyetimizi ıslahla işe başlayalım. Mazluma destek olalım. Yoksulu doyuralım. İşte o vakit Allah’tan bir zafer ve apaçık bir fetih bekleyelim.

Allah'ım! Bizlere Rus askerlerinden esirlerle, Rus tanklarının ganimet olmasıyla göz aydınlığı ver. Ya Hayyu Ya Kayyum.

Savaşlar ve nöbet toprağı Şam’dan Telegram kanalı vasıtası ile yazan:

Dr. Abdullah Muhammed el- Muhaysini

Yazının orjinal Arapça metni:İçin Tıklayınız.....

Yazının Kaynagı:İçin Tıklayınız.....

16 Ocak 2016 Cumartesi

Kıyametin ilk Alameti Hakkında

Ebu Züra şöyle demiştir

Medine'de Mervan'a[47] bir grup geldi. Onu, kıyametin alametlerin­den İlkin'in Deccal'in çıkması olduğunu söylerken dinlediler. Ben ayrı­lıp, Abdullah b. Amr (r.a)'ya geldim ve olanı haber verdim.
Abdullah:
"Çıkış itibariyle alametlerin ilki güneşin batıdan doğması veya kuşluk vakti Dabbe'nin[48] insanlar arasına çıkışıdır. Bunlardan han­gisi daha önce olursa diğeri hemen peşinden gelir."

Ebu Zür'a derki:
Abdullah-ki o kitapları okurdu. "Zannediyorum o ikisinden daha ön­ce çıkacak olan; güneşin batıdan doğmasıdır." dedi.[49]

Ebu Zür'a; Abdullah'ın kitapları okuduğuna işaret etmiştir. Bu kitap­lardan murad; Tevrad, ve İncil gibi kutsal kitaplardır. Tabi onlar muhar­rer oldukları için içindekiler delil değildir.[50]

Huzeyfe b. Esîd el-Ğıfari demiştir ki; Rasûlullah'a ait bir çar­dağın gölgesinde oturmuş konuşuyorduk. Kıyameti söz konusu ettik, ses­lerimiz yükseldi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a)
Kıyamet kendisinden önce (şu) on alamet çıkıncaya kadar kopmaz - veya olmaz-: Güneşin battığı yerden doğması, Dabbe'nin çıkması, Ye'cuc ve Me'cuc'un çıkmaları, Deccal, İsa b. Meryem, duman, biri doğudan biri batıdan, biri de Arap Yarımadasında olmak üzere üç yerin batması, bunların sonuncusu da Yemen'den; Aden'in en aşağı­sından bir ateşin çıkmasıdır. Bu, insanları mahşere sevk eder." bu­yurdu.[51]

Açıklama

Hadisin Müslim'deki rivayetinde, Mervan'ın kendileri ile konuştuğu grubun üç kişi olduğu belirtil­miştir. İbn mace'nin rivayetinde ise Mervan hadisesi sözkonusu edilme­miştir.

Hadisten anladığımıza göre; Mervan kıyametin ilk alametinin Deccal'in çıkması olduğunu söylemiş, Abdullah b. Amr ise bunun doğru ol­madığını, Mervan'ın sahabe olmadığı için sözüne itibar edilemeyeceğini ihsas ederek, ilk alametlerin güneşin batıdan doğması veya kuşluk vakti dabbenin çıkması olduğunu söylemiştir. Abdullah bu sözlerini Rasûlul-lah'tan işittiğini söyleyerek takviye etmiştir.

Bilindiği gibi kıyamet kopmadan önce birtakım alametler belirecektir. Bunlardan bir kısmı büyük alametler, bir kısmı da küçük alametlerdir. Bundan sonra gelecek olan hadiste, Rasulullah (s.a) kıyametin on alame­tini saymıştır. Üzerinde durduğumuz bu hadis; kıyametin, çıkacak olan ilk alametini sözkonusu etmektedir. Biz, kıyametin diğer alametleri üzerinde konuşmayı bundan sonraki hadise bırakarak burada kıyametin ilk alame­ti konusundaki münakaşaları ele almak istiyoruz.
Fethu'l-Vedûd'da şöyle denilmektedir

"Abdullah b. Amr; Mervan'ın söylediğinin batıl olduğunu kasdetmiş.-tir. Ancak Beyhaki, Halimî'den ilk alametin Deccal'in çıkışı sonra Hz. İsa'nın inişi sonra Ye'cuc ve me'cuc'un çıkışı, sonra Dabbe'nin çıkışı ve güneşin batıdan doğması olduğunu söyler. Buna sebep şudur; Kafirlerin hepsi İsa aleyhisselam zamanında müslüman olacaklardır.

Şayet güneşin batıdan doğması, Deccal'm çıkışından önce olsaydı, onların imanı fayda vermezdi. Onun için, bazı alimler bu(üzerinde durduğumuz) hadisi, te'vil etmişler ve alametlerden maksdın ya kıyametin yaklaştığım veya geldiği­ni bildiren işaretler olduğunu, Deccal'in çıkışının birincisinin, güneşin ba­tıdan doğmasının da ikincisinin ilk alameti olduğunu söylemişlerdir.'7 İbn Kesir ise, Deccal'in çıkışı ve Hz. İsa'nın inişinin insan alışık olduğu cins­ten olaylar olduğunu çünkü bunların birer beşer olduğunu, Dabbe'nin çıkışı ve güneşin batıdan doğmasının ise insanların alışık olmadıkları hari­kulade olaylar olduğunu söyler. Bu te'vil iki rivayetin arasım birleştir­mekte oldukça makul bir izahtır.

Bu rivayette Abdullah, Rasulullah'tan naklen kıyametin ilk alametleri­nin güneşin batıdan doğması veya Dabbe'nin çıkışı olduğunu haber ver­miş ama hangisinin daha önce olduğunu açıklanmamıştır. Ancak bunlar­dan birisi meydana gelince hemen peşinden öbürünün zuhur edeceği be­yan edilmiştir. Ancak İbn Mace'nin rvayetînçle önce güneşin batıdan doğ­ması, sonra da Dabbe'nin çıkışı zikredilmiştir.





Kaynak
[47] Hakem b. Eb’l, As b. Ümeyye’dir.Abdül-Melik’in babasıdır.H. 64  yılında halife olmuştur.Kendisi sahabe değildir.
[48] Dabbe: Hayvan demektir. Bundan sonra gelecek olan hadisle izah edilecektir.
[49] Müslim, fiten 118; İbn Mâce. fiten 32
[50] Sünen-i  Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/438-439
[51] Müslim, Fiten 39, 40; Tirmizi, filen 21: İbn Mâce, filen 25. 28.
Sünen-i  Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/439-440.

2 Eylül 2015 Çarşamba

Kıyamet Nasıl Gerçekleşecek

Kıyamet Saati

“Kıyamet, filan tarihte kopacaktır.” demek haddime olmadığı halde, burada size tarih tahmin etme cüretinde bulunacağım. Elbette kimse yarın başına ne geleceğinden emin olamaz. Ama, ölüm yaklaştıkça, yakınlığını hissedersiniz. Yaratan, yaklaşarak iyice açıklanma noktasına gelen kıyameti “Neredeyse gizleyeceğim.”(1) diyor. Kıyamet iyice yaklaştığında da, geldi geliyor demeye başlarsınız ve tahminleriniz doğruya yaklaşır.

Allah şöyle uyarır: “Sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun zamanını Ondan başkası açıklayamaz. O göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir.”(2)“Kıyametin zamanı hakkındaki bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez.”(3)“Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.”(4)“Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz. Habersiz oyalanıyorsunuz.”(5)


Kur'an dan kıyamet senaryoları



26 Ekim 1992 gecesi rüyamda kıyametin kopuşunu görmüştüm. Kıyametin başlayacağını anlayınca, caddelere daldım; karşılaştıklarımı kollarından tutup, ahirete hazırlanmamız gerektiğini anlatıyordum. Her kimi yakaladıysam, sözümü bitiremeden elimden sıyrılıp gitti. Anlatamamamın üzüntüsüyle koşuştururken, yıkılış başladı ve ben köşeme çöküp, ölümü izledim.

Dünya dalgalanıyor; çatlayıp parçalanan zeminlerden alevler fışkırıyordu. Üzerime serpilecek kaya, dağ veya alev yığınlarının korkusu içerisindeydim. Dizlerime kapanıp beklerken, “Allah’ım, bana acı verme!” diyordum.

Karanlıkta bedenimi kaybettim. Ardından, kömürleşmiş harabeler üzerinde gözlerimi açtım; bir yerlere doğru ilerliyordum. İçimden, “Neden dinlemedik, anlamadık.” diye üzülüyordum. Başımı çevirip, toprağı siyah, göğü karanlık gördüğüm anda uyandım.

Sabahleyin, TBMM Soruşturma Komisyonlarındaki görevime gittim. Bir elimde günün gazetesi, diğer elimde çayı yudumlarken, rüyamı anlamlandırmaya çalışıyordum. Gazetenin rasgele bir sayfasını açtım. Gözüm “Kıyametin tarihi belirlendi” şeklindeki başlığa takıldı. Heyecanlandım, ürperdim. Haber şöyleydi: “Herkesin merak ettiği kıyamet günü, sonunda açıklandı: 14 Ağustos 2126. İngiliz-Avustralya Rasathanesinde görevli ünlü gökbilimci Duncan Stell, üç mil genişliğindeki Swift Tuttle adlı bir kuyruklu yıldızın saniyede 37 mil süratle üzerimize geldiğini ve hesaplanan tarihte, bir milyon nükleer bombadan daha etkili bir patlamayla yeryüzüne çarpacağını açıkladı.”(6)

Haberin rüyamın üzerine gelmesinden etkilendim ve kıyametin tarihiyle ilgili araştırmalar yaptım. Hz. Muhammed’in (asm) “Ümmetimin ömrü bin seneyi geçecek; fakat bin beş yüz seneyi çok aşmayacaktır.”(7) dediğini okudum. Ebced hesabıyla yorumlanan bir hadisten de Hicri 1545 (Miladi 2120) tarihinin kıyamet yılı olabileceğinin bulgulandığını gördüm.(8) Bunlara benzer başka tarihleri de yan yana getirdiğimde, ilginç bir örtüşmenin yaklaşık aynı yıllara işaret ettiğini anladım.

Bu rüyadan dokuz yıl sonra, kıyamet hakkında bir kitap yazmak istedim; verileri toparladım.(9) Swift-Tuttle’la ilgili gelişmeleri konunun uzmanlarından Prof. Brian G. Marsden’e sordum. Prof. Marsden’in, 17 Nisan 2001 tarihli e-posta cevabı şöyleydi: “Eğer yörüngesi dünyanın yörüngesiyle kesişen Swift-Tuttle, gelecek geçişinde dünyaya çarpacak olsaydı, bu 14 Ağustos 2126’da olacaktı. Kuyruklu yıldız her geçişinde gecikme yapıyor. Çinlilerin M.Ö. 68 ve M.S. 188 yıllarındaki gözlemlerini de dikkate alarak yapılan hassas hesaplamalarda, o tarihte dünyaya çarpma ihtimalinin çok düşük olduğu anlaşıldı.” Prof. Marsden’e, 2120’de herhangi bir çarpışma ihtimali olup olmadığını da sordum. “O tarihte bir çarpışma olacaksa, bunun bizim henüz bilemediğimiz bir gökcismiyle olabileceğini” yazdı.

Bilemediğimiz göktaşlarının dünyaya yaklaşıyor olma ihtimalleri yüksekmiş demek. NASA bilim adamlarına göre, 2004 Haziran ayında keşfedilen 400 metre çapındaki 2004 MN4 adı verilen göktaşı 13 Nisan 2029’da üç yüzde bir ihtimalle dünyaya çarpabilirmiş.(10) Göktaşı yaklaştıkça çarpışma ihtimali artıyor; hesaplanan son ihtimal otuz sekizde bir(11)… Daha böyle ne haberler okuyacağız, hiç de ciddiye almadan…

Gerçekten de 2100 yılından sonrası tufan mı olacak? Artık önümüzdeki 50-70 yılın ardından, kıyamet saatine kadar çevresel dengesizlikler birbirini kovalayacak mı? Kıyamet dünyayı ne zaman yakalayacak? Her uyanık vicdan kendi cevabını bulur.

2004 yılında, 50 bin ışık yılı uzağımızda patlayan Nötron yıldızının saniyede yaydığı enerjiyi, Güneş’imiz ancak bir milyon yılda yayabiliyor. Bilimcilere göre, bu patlama 10 ışık yılı yakınımızda yaşansaydı, dünya hayatının çoğu sönecekti.(12) Bundan böyle, kıyamet haberleri de fırtınayı bildiren rüzgarlar gibi esip duracaktır. Sonunda asıl fırtına ansızın, umulmaz ve beklenmezken gelip çatacaktır.(13)

Alman Bild Gazetesinin manşetten verdiği bir haberde, bilim adamları kıyamet uyarısı yapıyorlardı. Bunlardan BBC’ye de konuşan Prof. Sir David King, “Eğer dünyanın bu kötü gidişi daha da hızlanmazsa, bize geriye sağ salim yaşayabileceğimiz 60 yıl kalıyor.” demiş.(14) Hatta Washington Worldwatch Enstitüsüne bakılırsa, torunlarımızdan sonrasına dünya yok.(15) Yani artık iş işten geçmiş demeye getiriyorlar.

Dünyanın yaşanmaz hale geleceği yıllar pek yakın diye korkmalı ve çabayı terk etmeli miyiz? Aksine, sonsuzluğa layık olmanın yolu, tamir etmeye, iyi izler bırakmaya çırpınmaktan geçer. Kıyamet bilgisi, çalışkanlığa ve iyiliklere yönelmemizi sağlamalıdır.

Evrenin Yıkılışı

Kıyamet nasıl kopacak? Sadece dünyayı ve güneş sistemini mi kapsayacak; yoksa tüm evreni mi kuşatacak? Dünyanın kıyameti ile güneş sisteminin ve evrenin kıyameti aynı zaman kesitinde mi gerçekleşecek?

“Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!”(16) Fakat, ne yazık ki, “insanların çoğu (kıyametin geleceğine) inanmazlar.”(17)

“Göklerin ve yerin gaybı Allah’ındır. O saate / dünyanın sonuna ilişkin emirse, bir göz açıp yummak gibi, hatta ondan da yakındır. Allah’ın kudreti her şeye yeter.”(18) Yaratan evrene birden vücut verdiği gibi, kıyameti de birden başlatır. Yolunda gider gibi görünen her iş, aniden tersine döner.


Dünyamıza yönelen tehditler artıyor. Geçenlerde bir göktaşı dünyanın yakınından teğet geçmiş.(19) Bilimciler bir göktaşının çarpacağından emin olsalar, bunu bize açıklayabilirler miydi? Rusya Bilimler Akademisinden Mihail Smirnov “175 yıl içinde dünyamıza göktaşı düşmeyeceğini” açıklamış. Smirnov’a göre, “o zamana kadar zaten insanoğlu, göktaşlarını yok etmeyolunu çoktan bulurlarmış.”(20)

Science dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, 16 Mart 2880 tarihinde bir kilometre genişliğindeki bir göktaşının dünyaya çarpacağı “belirlenmiş.” Bilim adamları bu sürede göktaşının yörüngesini değiştirme teknolojisini geliştirebileceğimize inanıyormuş. Hatta Jet Propulson Laboratuvarından Jon D. Giorgini önümüzdeki uzun zamandan yararlanarak çaresine bakacağımızı düşündüğünden, endişelenmiyormuş.(21) Hep aynı kandırmaca ve aynı oyalanma…

Göktaşları, yer taşları işin bahanesidir. Evrenin yıkılışına yönelen İlâhî Kudret, evrensel meleklerden İsrafil’in (as) nefesi üzerinden evrene akar. İsrafil’in surundan yayılan enerji, evrenin enerji dengesini bozarsa sistem çökmeye başlar. Dengesizlik her zerreciğe ulaşır; evren galaksileriyle ve gök katlarıyla çökmeye başlar. O gün Sur üflenir; göklerde ve yerde kim varsa, Allah’ın dilediği kimselerden başka hepsi çarpılıp yıkılır.(22)

Evren gerilen bir kauçuk çarşaf gibi her yandan genişliyor; atomlardan galaksilere kadar tüm zerreler birbirinden uzaklaşıyor. Bilimciler bu durumun evrenin içerisinde gizli kara enerjiden kaynaklanabileceğini düşünüyorlar.(23) Evren, kendisinden onlarca kat büyüklükte gizli bir enerjinin elindeyse, o enerjinin geriye çekilmesinin sonuçlarını hayal edebilirsiniz.

İster gelmekte olan, isterse aniden yaratılan bir sebeple perdelenerek veya isterse de sebepsiz başlatılan yıkılış süreci dünyayı kuşatır. Bir göktaşı mı çarpar; evrenin enerji dengeleri mi bozulur; güneş sistemi ve galaktik sistemler mi çöker? Nasıl olacaksa, kıyamet başlar.

Allah, göklerin ve yerin gaybından elektronlara gönderdiği kuvveti geri çekiverse, o saniyede olacakları hayal edin. Evren saatinin tüm çarkları birbirinden kopar; madde makinesinin parçacıkları yay gibi yerlerinden fırlar. Tarifsiz bir başıboşluk ve beraberinde köpük gibi sönüp yok olma yaşanır.

Dünyanın ölümü ürkütücüdür: “Yer o sarsıntıyla sarsıldığında, yer ağırlıklarını çıkardığında…”(24) Yer şiddetle sarsıldığı, dağlar serpildikçe serpildiği, hepsi dağılıp toz duman haline geldiği, (zaman)…(25) O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecektir!
Ölüm evrene yayılır. “Hani o yıldızlar silinip, o gök kubbe açıldığında,(27) gökyüzü çatlayıp, yıldızlar döküldüğünde…(28) Gök onun dehşetiyle çatlamıştır ve Onun vaadi yerine getirilmiştir.”(29) Ne zaman ki o göz kamaşır, Ay tutulur, Güneş ve Ay bir araya getirilir… O gün insan, “Kaçacak yer neresi!” diyecektir.(30)



Güneş’le aramıza bir perde girseydi karanlığa düşerdik. Yaratan, nurunun, kudretinin yansımasını bir an durdursa, o an evren yoktur. Boşuna kıyamet senaryoları üretiyoruz.

Yokluğa Dönüş


Kıyamet gününe ulaşıldığında, dünyada sadece cisimsel zevklerine saplanmış, ilgisiz ve duyarsız insanlar yaşıyor olacak. Tüm işaretleri gördükleri halde, hâlâ bir biçimde kurtulacaklarını hesaplayacaklar, oyalanacaklar, isyanlarını sürdürecekler.

Öyle bir deprem gürültüsüyle sarsılacaklar ki, birçok kalp göğüs kafesinde patlayıverecek. Pek çoğunun beyin damarları oracıkta çatlayacak. Ufkunuzdan Ay’a uzanan alevlerin üzerinize estiğini düşünün. Denizler göklerden boşalırcasına üzerinize akıyor. Dağlar temellerinden parçalanıyor, zeminler çöküyor, toprağın içinin dışına çıkışını izliyorsunuz. Yer ölüm, gök ölüm haykırıyor.

Kıyamet anında melekler, cinler, şeytanlar, ruhlar güçsüz ve çaresizdir, şaşkındır, ürperti halindedir. Evren doğdu doğalı, böyle inanılmaz bir dehşetle karşılaşmamıştı. “Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!”(31)

Her canlı, ölünceye kadar kıyametin dehşetine tanıklık eder. İnsanlar öldükten sonra da olayları ruh gözleriyle görmeye devam ederler. Yıkılış berzahtaki ruhların huzurlarında yaşanır. Berzah evreni de parçalanır. Cehennemi umanların dehşeti, cenneti bekleyenlerin müjdeleşmelerine karışır.

Hani gece vakti idamlık mahkumları alıp darağacına veya kurşuna dizilecekleri meydana götürürler ya… Bir de, seçilmeyi başarmış liderlere büyük törenlerde taç giydirirler… O gün, herkes yakında yaşayacaklarını hissetmektedir. Her şey herkesin huzurunda açığa çıkacak; yakında tarihin en büyük hesaplaşması yaşanacaktır.

“O gün biz göğü kitapların sayfalarını dürüp büker gibi düreceğiz.”(32) emri gerçekleşir. Evrenin maddesi çöker, sistemler dağılır. Galaksilerin çöküşünü gök katlarının kapanışı izler. Ruhlar ve melekler de birer birer söner ve “O (Allah’ın) zatından başka her şey yok olucudur (olacaktır.)”(33) ayetinin nihaî hükmü gerçekleşir.

Kıyamet kopmuştur. Zaman biter ve Allah’tan başkasının vücudu yok olur. Artık her şey sadece Allah’ın bilgisindedir. Muhteşem bir romanın son sayfası da yaşanmış ve tarihe gönderilmiştir. Madde ve vücut adına her şey köpük gibi sönmüş; evren mum gibi eriyip tükenmiştir.

Kaynaklar
(1) Kur’an, Tâhâ 15.
(2) Kur’an, Araf 187.
(3) Kur’an, Lokman 34.
(4) Kur’an, Necm 57.
(5) Kur’an, Necm 60.
(6) bk. Hürriyet, 27.10.2002… Ayrıca, bu konuyu ilk kez “Kıyamet ne zaman kopacak?” başlığıyla 18.11.2002 tarihli Yeni Asya gazetesinde yayınlanan yazımda dile getirdim.
(7) Celaleddin Suyuti’nin “el-Keşfu fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti el-Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar” isimli kitabından naklen el-Berzenci, Kıyamet Alametleri (İstanbul: Pamuk Yay., 2002) s. 299.
(8) Şu an Hicri 1426 (Miladi 2005) yılındayız. Konu hakkında bk. Bediüzzaman, Kastamonu Lahikası, s. 23.
(9) Kıyametle ilgili her türlü veriyi tamamladıktan sonra, artık kitabımı yazabilirim dediğim sırada, bilgisayarımı yeniledim. Çekilen formattan çok sonra öğrendim ki, kıyamet bilgilerini de beraberinde sildirmişim.
(10) Milliyet, “Kıyamet 13 Nisan 2029’da mı?” (25.12.2004).
(11) Vatan, “Meteor Alarmı”, (10.4.2005).
(12) Hürriyet, “Samanyolu’nda dev patlama” (20.02.2005).
(13) “O (kıyamet) size ancak ansızın gelecektir.” (Kur’an, A’raf 187).
(14) Hürriyet, “Dünyanın 60 yıl ömrü kaldı” (07.11.2004).
(15) NTVMSNBC, “Bir ya da iki nesillik vaktimiz kaldı” (10.01.2003).
(16) Kur’an, Muhammed 18.
(17) Kur’an, Mümin 59.
(18) Kur’an, Nahl 77.
(19) Hürriyet, “Göktaşı teğet geçti” (19.03.2004).
(20) Hürriyet, “175 yıl göktaşı düşmeyecek” (05.02.2001).
(21) Akşam, “Kıyamet 878 yıl sonra” (05.04.2002).
(22) Kur’an, Zümer 68. Hz. Muhammed (asm) “Sur sahibi” şeklinde tanımladığı büyük melek İsrafil’in (as) sağında Hz. Cebrail’in (as), solunda Hz. Mikail’in (as) konumlandığını belirtir. (Ebu Davud, Hurufve’l-Kıraat 1, 3999) Bu üçüyle birlikte Hz. Azrail (as), evrenin boyutlarına ya­yılmış, dört çok büyük enerji alanını, bilinç ve emir düzeyini temsil ederler. Anladığımıza gö­re İsrafil (as) Allah’ın evreni temel yok ediş ve diriltişlerinde rol alan enerji alanını temsil et­mektedir.
(23) Evrenin bilinen baryonik maddesi (galaksiler) vücut toplamının % 4’üdür. % 75’in kara e­nerji ve kalanın da karanlık madde olduğu sanılıyor. bk. http://universe.gsfc. nasa. gov/science/darkenergy.html
(24) Kur’an, Zilzal 1-2.
(25) Kur’an, Vakıa 4-6.
(26) Kur’an, Müzzemmil 14.
(27) Kur’an, Mürselat 8-11.
(28) Kur’an, İnfitar 1-3.
(29) Kur’an, Müzzemmil 18.
(30) Kur’an, Kıyamet 7-10.
(31) Kur’an, Hacc 1.
(32) Kur’an, Enbiya 104.
(33) Kur’an, Kasas 88.

28 Ocak 2015 Çarşamba

Kıyamet Zamanı Kıyamet Nasıl Kopacak


Allah şöyle uyarır: “Sana kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onun zamanını Ondan başkası açıklayamaz. O göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir.”(2)“Kıyametin zamanı hakkındaki bilgi, ancak Allah’ın katındadır. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez.”(3)“Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.”(4)“Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz. Habersiz oyalanıyorsunuz.”(5)

Evrenin Yıkılışı

Kıyamet nasıl kopacak? Sadece dünyayı ve güneş sistemini mi kapsayacak; yoksa tüm evreni mi kuşatacak? Dünyanın kıyameti ile güneş sisteminin ve evrenin kıyameti aynı zaman kesitinde mi gerçekleşecek?

“Onlar, kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!”(16) Fakat, ne yazık ki, “insanların çoğu (kıyametin geleceğine) inanmazlar.”(17)

“Göklerin ve yerin gaybı Allah’ındır. O saate / dünyanın sonuna ilişkin emirse, bir göz açıp yummak gibi, hatta ondan da yakındır. Allah’ın kudreti her şeye yeter.”(18) Yaratan evrene birden vücut verdiği gibi, kıyameti de birden başlatır. Yolunda gider gibi görünen her iş, aniden tersine döner.


Dünyamıza yönelen tehditler artıyor. Geçenlerde bir göktaşı dünyanın yakınından teğet geçmiş.(19) Bilimciler bir göktaşının çarpacağından emin olsalar, bunu bize açıklayabilirler miydi? Rusya Bilimler Akademisinden Mihail Smirnov “175 yıl içinde dünyamıza göktaşı düşmeyeceğini” açıklamış. Smirnov’a göre, “o zamana kadar zaten insanoğlu, göktaşlarını yok etmeyolunu çoktan bulurlarmış.”(20)

Science dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, 16 Mart 2880 tarihinde bir kilometre genişliğindeki bir göktaşının dünyaya çarpacağı “belirlenmiş.” Bilim adamları bu sürede göktaşının yörüngesini değiştirme teknolojisini geliştirebileceğimize inanıyormuş. Hatta Jet Propulson Laboratuvarından Jon D. Giorgini önümüzdeki uzun zamandan yararlanarak çaresine bakacağımızı düşündüğünden, endişelenmiyormuş.(21) Hep aynı kandırmaca ve aynı oyalanma…

Göktaşları, yer taşları işin bahanesidir. Evrenin yıkılışına yönelen İlâhî Kudret, evrensel meleklerden İsrafil’in (as) nefesi üzerinden evrene akar. İsrafil’in surundan yayılan enerji, evrenin enerji dengesini bozarsa sistem çökmeye başlar. Dengesizlik her zerreciğe ulaşır; evren galaksileriyle ve gök katlarıyla çökmeye başlar. O gün Sur üflenir; göklerde ve yerde kim varsa, Allah’ın dilediği kimselerden başka hepsi çarpılıp yıkılır.(22)

Evren gerilen bir kauçuk çarşaf gibi her yandan genişliyor; atomlardan galaksilere kadar tüm zerreler birbirinden uzaklaşıyor. Bilimciler bu durumun evrenin içerisinde gizli kara enerjiden kaynaklanabileceğini düşünüyorlar.(23) Evren, kendisinden onlarca kat büyüklükte gizli bir enerjinin elindeyse, o enerjinin geriye çekilmesinin sonuçlarını hayal edebilirsiniz.

İster gelmekte olan, isterse aniden yaratılan bir sebeple perdelenerek veya isterse de sebepsiz başlatılan yıkılış süreci dünyayı kuşatır. Bir göktaşı mı çarpar; evrenin enerji dengeleri mi bozulur; güneş sistemi ve galaktik sistemler mi çöker? Nasıl olacaksa, kıyamet başlar.

Allah, göklerin ve yerin gaybından elektronlara gönderdiği kuvveti geri çekiverse, o saniyede olacakları hayal edin. Evren saatinin tüm çarkları birbirinden kopar; madde makinesinin parçacıkları yay gibi yerlerinden fırlar. Tarifsiz bir başıboşluk ve beraberinde köpük gibi sönüp yok olma yaşanır.

Dünyanın ölümü ürkütücüdür: “Yer o sarsıntıyla sarsıldığında, yer ağırlıklarını çıkardığında…”(24) Yer şiddetle sarsıldığı, dağlar serpildikçe serpildiği, hepsi dağılıp toz duman haline geldiği, (zaman)…(25) O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecektir!
Ölüm evrene yayılır. “Hani o yıldızlar silinip, o gök kubbe açıldığında,(27) gökyüzü çatlayıp, yıldızlar döküldüğünde…(28) Gök onun dehşetiyle çatlamıştır ve Onun vaadi yerine getirilmiştir.”(29) Ne zaman ki o göz kamaşır, Ay tutulur, Güneş ve Ay bir araya getirilir… O gün insan, “Kaçacak yer neresi!” diyecektir.(30)



Güneş’le aramıza bir perde girseydi karanlığa düşerdik. Yaratan, nurunun, kudretinin yansımasını bir an durdursa, o an evren yoktur. Boşuna kıyamet senaryoları üretiyoruz.

Yokluğa Dönüş

Kıyamet gününe ulaşıldığında, dünyada sadece cisimsel zevklerine saplanmış, ilgisiz ve duyarsız insanlar yaşıyor olacak. Tüm işaretleri gördükleri halde, hâlâ bir biçimde kurtulacaklarını hesaplayacaklar, oyalanacaklar, isyanlarını sürdürecekler.

Öyle bir deprem gürültüsüyle sarsılacaklar ki, birçok kalp göğüs kafesinde patlayıverecek. Pek çoğunun beyin damarları oracıkta çatlayacak. Ufkunuzdan Ay’a uzanan alevlerin üzerinize estiğini düşünün. Denizler göklerden boşalırcasına üzerinize akıyor. Dağlar temellerinden parçalanıyor, zeminler çöküyor, toprağın içinin dışına çıkışını izliyorsunuz. Yer ölüm, gök ölüm haykırıyor.

Kıyamet anında melekler, cinler, şeytanlar, ruhlar güçsüz ve çaresizdir, şaşkındır, ürperti halindedir. Evren doğdu doğalı, böyle inanılmaz bir dehşetle karşılaşmamıştı. “Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!”(31)

Her canlı, ölünceye kadar kıyametin dehşetine tanıklık eder. İnsanlar öldükten sonra da olayları ruh gözleriyle görmeye devam ederler. Yıkılış berzahtaki ruhların huzurlarında yaşanır. Berzah evreni de parçalanır. Cehennemi umanların dehşeti, cenneti bekleyenlerin müjdeleşmelerine karışır.

Hani gece vakti idamlık mahkumları alıp darağacına veya kurşuna dizilecekleri meydana götürürler ya… Bir de, seçilmeyi başarmış liderlere büyük törenlerde taç giydirirler… O gün, herkes yakında yaşayacaklarını hissetmektedir. Her şey herkesin huzurunda açığa çıkacak; yakında tarihin en büyük hesaplaşması yaşanacaktır.

“O gün biz göğü kitapların sayfalarını dürüp büker gibi düreceğiz.”(32) emri gerçekleşir. Evrenin maddesi çöker, sistemler dağılır. Galaksilerin çöküşünü gök katlarının kapanışı izler. Ruhlar ve melekler de birer birer söner ve “O (Allah’ın) zatından başka her şey yok olucudur (olacaktır.)”(33) ayetinin nihaî hükmü gerçekleşir.

Kıyamet kopmuştur. Zaman biter ve Allah’tan başkasının vücudu yok olur. Artık her şey sadece Allah’ın bilgisindedir. Muhteşem bir romanın son sayfası da yaşanmış ve tarihe gönderilmiştir. Madde ve vücut adına her şey köpük gibi sönmüş; evren mum gibi eriyip tükenmiştir.

Kaynaklar
(1) Kur’an, Tâhâ 15.
(2) Kur’an, Araf 187.
(3) Kur’an, Lokman 34.
(4) Kur’an, Necm 57.
(5) Kur’an, Necm 60.
(6) bk. Hürriyet, 27.10.2002… Ayrıca, bu konuyu ilk kez “Kıyamet ne zaman kopacak?” başlığıyla 18.11.2002 tarihli Yeni Asya gazetesinde yayınlanan yazımda dile getirdim.
(7) Celaleddin Suyuti’nin “el-Keşfu fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti el-Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar” isimli kitabından naklen el-Berzenci, Kıyamet Alametleri (İstanbul: Pamuk Yay., 2002) s. 299.
(8) Şu an Hicri 1426 (Miladi 2005) yılındayız. Konu hakkında bk. Bediüzzaman, Kastamonu Lahikası, s. 23.
(9) Kıyametle ilgili her türlü veriyi tamamladıktan sonra, artık kitabımı yazabilirim dediğim sırada, bilgisayarımı yeniledim. Çekilen formattan çok sonra öğrendim ki, kıyamet bilgilerini de beraberinde sildirmişim.
(10) Milliyet, “Kıyamet 13 Nisan 2029’da mı?” (25.12.2004).
(11) Vatan, “Meteor Alarmı”, (10.4.2005).
(12) Hürriyet, “Samanyolu’nda dev patlama” (20.02.2005).
(13) “O (kıyamet) size ancak ansızın gelecektir.” (Kur’an, A’raf 187).
(14) Hürriyet, “Dünyanın 60 yıl ömrü kaldı” (07.11.2004).
(15) NTVMSNBC, “Bir ya da iki nesillik vaktimiz kaldı” (10.01.2003).
(16) Kur’an, Muhammed 18.
(17) Kur’an, Mümin 59.
(18) Kur’an, Nahl 77.
(19) Hürriyet, “Göktaşı teğet geçti” (19.03.2004).
(20) Hürriyet, “175 yıl göktaşı düşmeyecek” (05.02.2001).
(21) Akşam, “Kıyamet 878 yıl sonra” (05.04.2002).
(22) Kur’an, Zümer 68. Hz. Muhammed (asm) “Sur sahibi” şeklinde tanımladığı büyük melek İsrafil’in (as) sağında Hz. Cebrail’in (as), solunda Hz. Mikail’in (as) konumlandığını belirtir. (Ebu Davud, Hurufve’l-Kıraat 1, 3999) Bu üçüyle birlikte Hz. Azrail (as), evrenin boyutlarına ya­yılmış, dört çok büyük enerji alanını, bilinç ve emir düzeyini temsil ederler. Anladığımıza gö­re İsrafil (as) Allah’ın evreni temel yok ediş ve diriltişlerinde rol alan enerji alanını temsil et­mektedir.
(23) Evrenin bilinen baryonik maddesi (galaksiler) vücut toplamının % 4’üdür. % 75’in kara e­nerji ve kalanın da karanlık madde olduğu sanılıyor. bk. http://universe.gsfc. nasa. gov/science/darkenergy.html
(24) Kur’an, Zilzal 1-2.
(25) Kur’an, Vakıa 4-6.
(26) Kur’an, Müzzemmil 14.
(27) Kur’an, Mürselat 8-11.
(28) Kur’an, İnfitar 1-3.
(29) Kur’an, Müzzemmil 18.
(30) Kur’an, Kıyamet 7-10.
(31) Kur’an, Hacc 1.
(32) Kur’an, Enbiya 104.
(33) Kur’an, Kasas 88.